Klinik Psikolog Burcu Amrağ konu hakkında bilgiler verdi.
Yüksek stres seviyelerinin obeziteyi tetikleme potansiyeli bulunmaktadır. Stres, vücudunuzun fizyolojik olarak nasıl tepki verdiği bir durumdur. Kronik stres durumunda, vücut kortizol gibi stres hormonlarını artırabilir. Bu hormonlar, açlık hissini arttırır, metabolizmayı yavaşlatır ve yağ depolama süreçlerini etkiler. Ayrıca, stres altındayken birçok kişi duygusal yeme eğiliminde olabilir, bu da obezite riskini yükseltir.
Bununla birlikte, stresin obezite üzerindeki etkisi kişiden kişiye değişir ve stresin obeziteye katkıda bulunabileceği karmaşık bir ilişki içerir. Stresle başa çıkmak için kullanılan bazı yöntemler, düzenli egzersiz yapma, sağlıklı beslenme alışkanlıkları geliştirme, uyku düzenini düzeltme ve gevşeme tekniklerini uygulama gibi davranışsal değişiklikleri içerir. Bu stratejiler, stresle mücadelede ve sağlıklı kilo yönetiminde yardımcı olur.
Son zamanlarda obezite şikâyetiyle sağlık kurumlarına başvuran hasta sayılarında ciddi bir artış gözlemlenmektedir, "Bu hastalara yapılan ruhsal muayenelerde yüksek oranda stres varlığı ve başta depresyon olmak üzere ruhsal patolojiler tespit edilmektedir. Yapılan araştırmalarda ise Batı tarzı beslenme nedeniyle depresyon, anksiyete gibi psikiyatrik semptomların oluşma riskinin arttığı gösterilmiştir. Yine başta depresyon ve anksiyete bozuklukları olmak üzere birçok ruhsal hastalığın da aşırı yeme ya da hazza dayalı yemeyi artırdığı görülmüştür.
Günümüzde yüksek kalorili ve lezzetli yiyecekler, bunlara kolay ulaşılabilirlik, büyük porsiyonlar ve besin ortamındaki değişiklikler obezite nedenidir. Tüm bunlar, bireylerin sadece enerji ihtiyacını karşılamak için değil, sıklıkla tok hissettiklerinde bile yemek yemelerine neden olmaktadır. Özellikle yüksek kalorili ve lezzetli yiyeceklerin tüketilmesi için meydana gelen dürtüsel süreçler, vücudun gerçekten ihtiyacı dışında aşırı beslenmesine yol açmaktadır. Üstelik bireyin yediği besinden zevk almayı hedeflemesi, besin tüketim kontrolünü sağlamayı da zorlaştırmaktadır.
Bir yandan bireyin beslenmesi ruhsal durumunu etkileyebilmekteyken, diğer taraftan bireyin ruhsal durumu beslenmesini etkileyebilmektedir. Yapılan araştırmalarda Batı tarzı fast-food beslenme ile depresyon, anksiyete gibi psikiyatrik semptomların oluşma riskinin arttığı gösterilmiştir. Tam tersine Akdeniz tarzı beslenme ile de ruhsal bozukluk oluşma riskinin azaldığı görülmüştür. Yine yapılan araştırmalarda başta depresyon ve anksiyete bozuklukları olmak üzere birçok ruhsal hastalığın aşırı yeme ya da hazza dayalı yemeyi artırdığı görülmüştür. Sıkıntısı olan insanlar adeta yiyerek sıkıntılarını ifade etmektedirler. Modern beslenme ortamı da, bireyin üzerindeki baskı ve hedonik açlık arasındaki ilişkiye katkıda bulunabilmektedir.