Psikiyatri Uzmanı Dr. Tuba Erdoğan konu hakkında bilgiler verdi.
Kişilerin ayrılık ve kayıplar sonrası yaşadığı duygusal, fiziksel ve davranışsal tepkilere yas adı verilir. İnsan yaşamında belki de en zor uyum sağlanan durumlardan biri olan yas reaksiyonu bir hastalık değil yaşamın kabul edilmesi zor bir parçasıdır. Yalnızca ölüm değil, ayrılıklar, boşanma hatta iş yerinde terfi etmek dahi yas olarak yaşanmaktadır.
Her insan birini kaybettiğinde çok farklı duygusal, fiziksel ve davranışsal tepkiler verir. Bu tepkilerin yoğunluğu, yaşanılan olaya, kaybı yaşayan kişiye, ölen kişiyle olan ilişkiye ve ölüm biçimine göre değişkenlik gösterebilmektedir.
Kayba yönelik tepkiler değişkenlik gösterse de birkaç aşama tanımlanmıştır.
İlk evre, kişinin ölümün gerçekliğini kavramakta güçlük çektiği, birkaç saat-birkaç hafta arasında değişebilen bir dönemdir. Kişi, şaşkın ve tepkisiz olabilir, boşluk ve gerçek dışılık duyguları veya hatırlama güçlükleri yaşayabilir. Kişi bu dönemde ölümü inkâr edebilir.
İkinci evre, kişinin kaybın acısını giderek daha fazla hissettiği, yoğun üzüntü ve özlem duyguları yaşadığı, ölen kişiyle ilgili zihinsel meşguliyetinin olduğu dönemdir. Öfke, huzursuzluk, korku ve heyecan, konsantrasyon güçlüğü, isteksizlik görülebilir. Bu evre günler-haftalar boyu devam edebilir.
Üçüncü evrede, kayıp ile ilgili kabullenmenin başlaması ve ümitsizlik, çaresizlik duyguları yaşanır.
Son evrede ise , ölümün kesinliğinin ve sonuçlarının kabullenilmesiyle kişinin özlem ve üzüntü duygularının yoğunluğu giderek azalır. Kişi günlük yaşamına dönmeye başlar.
Ani, beklenmedik ölümler, savaş doğal afet gibi nedenler veya insan eliyle meydana gelen ölümler kişilerin bu dönemi kabullenmesini zorlaştırabilmekte ve travmatik yas olarak adlandırılan şiddetli yas belirtileri görülebilimektedir.