VAN Gölü’nün altında 1.5 yıldan bu yana sürdürülen araştırmalarda 1915 yılında Ruslar tarafından yaptırılan, askeri mühimmat ve yük taşımacılığında kullanıldığı belirlenen batık Rus şilebi bulundu. Sualtı Görüntü Yönetm
Türkiye’nin en büyük gölü olan ve 800 bin yıllık geçmişe sahip Van Gölü’nde yapılan araştırmalarda gizli bir sır daha ortaya çıkarıldı. YYÜ Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Sarı’nın 2 yıl önce Sualtı Görüntü Yönetmeni Tahsin Ceylan ve ekebiyle yaptığı araştırmalarda dünyanın en büyük mikrobiyalitlerinin ortaya çıkarıldığı Van Gölü’nde bir ilke daha ulaşıldı.
VANSAD Başkanı Dr. Mustafa Akkuş, Sualtı Görüntü Yönetmeni Tahsin Ceylan ve 6 kişilik araştırma ekibi tarafından yapılan çalışmalarda 1958 yılında fırtınada sürüklenen, kayalıklara çarptıktan sonra batan ve Ruslar’dan kalan bir şilep bulundu.
VAN GÖLÜ’NDEKİ İLK BATIK
Bitlis’in Tatvan İlçesi Çanakdüzü açıklarında 3 Rus gemisinin battığı bilgisini alan Tahsin Ceylan ve ekibi, bu bölgede 1.5 yıllık bir çalışma sonucu 23 metre derinlikte 1 Rus şilebine ulaştı. Görüntüledikleri üzerinde ’Akdamar’ yazısı bulunan 40 metre uzunluğundaki şilebin her yerinin çok sağlam olduğunu belirten Sualtı Görüntü Yönetmeni Tahsin Ceylan, şöyle dedi:
"Van Gölü sırlarla dolu. Bu sırları çözmek içi çaba gösteriyoruz. Van Gölü’nün Bitlis bölgesinde batık Rus gemileri olduğu bilgisini aldık. Bu yönde yaptığımız araştırmalarda bu bölgede Rusya işgalinden sonra kalan 1900 yıllarda yapılmış 3 şilep olduğunu öğrendik. Bu şileplerin askeri mühimmat ve yük taşımacılığında nakliye amaçlı kulandıldığı öğrendik. Ruslar çekildikten sonra birinin yandığını ve ikisinin kayıp olduğu bilgisine ulaştık. Batan bu şilepte koyunların telef olduğu bilgisi var. Bu şileplerin bir tanesinin yandığını, 2 tanesininde kayalıklara çarparak batıp kaybolduğunu öğrendik. Bunu görüntüledik. Çok heyecan verici bir gelişme. Ruslar’a ait gemi olduğu için burada Ruslar’la birlikte çalışma yapmak isteriz. Şilebin birçok mekanizması ilk günkü gibi sağlam duruyor. Bu şilep Ruslar’dan, Osmanlı’ya oradan da Türkiye Cumhuriyeti’ne kalarak 3 dönem görmüştür. bu yüzden çok önemli."