Normal hayatın bir parçası olmasına rağmen stres, kontrol altına alınamadığı zaman duygusal, psikolojik ve hatta kan basıncı yüksekliği, kalp krizi, ritim bozukluğu ve göğüs ağrısı gibi fiziksel problemlere yol açabilir. İlk kez 1930lu yıllarda Hans Selye tarafından tanımlanmış olan stres tanım olarak olumsuz duygu ve olaylar karşısında verilen biyolojik tepkidir.
Nedenleri?
Stresin temel olarak nedenleri şöyledir; hastalıklar, sevilen bir kişinin ölümü, aile-arkadaş ilişkileri, iş yoğunluğu, yeni bir işe başlama, işsizlik, emeklilik, gebelik hali, kalabalık ortamlar, taşınma, kanuni sorunlar, finansal problemler ve mükemmeliyetçilik. Modernizasyon ile birçok insan ağır stres yükü altındadır. Özellikle 50 yaş altında kadınları etkilemektedir.
Belirtileri?
İlk aşamada alarma geçme ve direnme tepkileri ortaya çıkar. Stresle başa çıkamama sonucunda ise tükenmişlik gelişebilir. Artan adrenalin ve benzeri hormonlar nedeniyle kalp hızı ve dolayısı ile tansiyon yükselmeye başlar. Eğer kişi bu durum ile baş edebilirse kaybedilenler zamanla düzeltilmeye çalışılır.
Uzun süre stres altında kalınması sonrasında vücut çeşitli uyarı sinyalleri vermeye başlar. Bazen bu davranışsal, duygusal ve sezgisel belirtiler görmezden gelinebilir. Bu belirtiler hissedildiği zaman daha yavaş ve dikkatli davranılmalı, stres kaynağından uzaklaşılmalıdır. Bu belirtiler genel vücut halsizliği, baş ağrısı, ellerde terleme-titreme, yorgunluk hissi, mide şikayetleri, dikkat eksiklikleri, hafıza sorunları, cinsel problemler, kızgınlık, ağlama, depresyon, hızlı duygusal durum değişiklikleri, aşırı duyarlılık, negatif düşüncelerde olma, sinirlilik, üzgünlük, aşırı aç kalma ya da yemek yeme, aşırı reaksiyon verme, alkol ve uyuşturucu madde kullanamaya başlama, aile ve arkadaş ilişkilerinde kopmalar görülecektir. Kişinin azminin kırıldığı tükenme aşaması son evredir, ruhsal olarak ciddi problemler ve bunların yansıması olan ciddi fiziksel sorunlar gelişir.
Stresle başa çıkma!
Bu tablolar geliştiği takdirde temel olarak amaç; bu şikayetleri kontrol altına almaktır. Bazı yöntemleri insan kendi kendine geliştirmektedir, bazen de profesyonel yardım alması gerekmektedir. Örneğin; dengeli yeme içme, alkol tüketimini sınırlama, düzenli egzersiz yapma, sigarayı bırakma, günün bazı saatlerinde kendini dinlendirme, mükemmeliyetçilikten uzaklaşma, hobi edinme, kendine yeterince zaman ayırma gibi.
Stresin Kalp Sağlığına Etkisi!
Türkiye'de her yıl 2 milyon kalp damar hastasının 130 bini hayatını kaybetmektedir. Kalp hastalıklarının artmasındaki en önemli nedenlerinden biri de strestir. Stres dozu yüksek meslekler, kötü alışkanlıkları da beraberinde getirdiği için kişinin kalp hastalıklarına yakalanma riski yükselmektedir. Modern tıp birçok klinik çalışma ile stresin kalp ve damar hastalıklarına neden olduğunu göstermiştir. Stres hem kendi tek başına bir risk faktörü iken, hem de kan basıncı ve kolesterol yüksekliğine neden olarak diğer risk faktörlerinin kötü özelliklerini de arttırır. Örneğinin, çok stresli bir ortamda çalışıyorsanız, sigara içmeseniz bile kan basıncınız ve kalp hızınız sanki sigara içen kişiler kadar yüksek olacaktır.
Ayrıca kronik stres altında yaşayan kişilerde adrenalin ve kortizol gibi stres hormonları düzeyi oldukça yükselecektir. Bu hormon yükseklikleri kanın pıhtılaşmasını kolaylaştıracaktır. Bu değişikleri dolaşım ve sinir sistemi üzerinde çok sayıda etkiler yapmaktadır. Tıbbi olarak bu saldır ya da kaç tablosu kalp hızının yükselmesi, kanına kaslara yönlendirilmesine, kana yağ asitlerinin salınmasına, nefes alma sayısının artmasına, kaslarda gerilmelere neden olur. Sonuç olarak kalp üzerinde;
1. Kalp hızı artar, ritim bozuklukları gelişebilir.
2. Kan basıncının artması ile inme riski artar
3. Kan yağ düzeyinin artması ve kanın pıhtılaşma yeteneğinin kolaylaşması ile kalp krizi riski artar
4. Bozulmuş yeme içme, sigara kullanımı, artan kortizol düzeyi, elma tipi şişmanlığa yol açar, bu da ileri dönemlerde tansiyon, şeker hastalığı ve kanserlerin oluşmasını kolaylaştırır.