Savcı, ailelerin çaresizliğini yaşadığı örnekle anlattı: “Bir anne elinde dilekçe ile girdi, iki çocuğunun da uyuşturucu kullandığını, evde ölü gibi gezdiklerini söylüyor, bir yandan da gözyaşlarını siliyordu. Mahallede 10 yaş
İstanbul’da görevli bir savcının, adalet.org isimli internet sitesinde kaleme aldığı ‘Bonzai Gerçeği’ yazısı, tüyler ürpertti.
Savcı, ailelerin çaresizliğini yaşadığı örnekle anlattı: “Bir anne elinde dilekçe ile girdi, iki çocuğunun da uyuşturucu kullandığını, evde ölü gibi gezdiklerini söylüyor, bir yandan da gözyaşlarını siliyordu. Mahallede 10 yaşındaki çocukların bile uyuşturucu kullanmaya başladığını anlattı.”
Yargı mensuplarının oluşturduğu sosyal paylaşım platformu olan adalet.org isimli internet sitesinde, İstanbul’da görevli bir savcının kaleme aldığı “Bonzai Gerçeği” yazısı, tüyler ürpertti. Ailelerin çaresizliğini anlatmaya çalışan savcı, bir annenin “Oğlum evde ölü gibi geziyor savcı bey” feryadına dikkat çekmeye çalışıyor. 10 yaşına kadar düşen uyuşturucu kullanımı ve sessizce büyüyerek toplumda derin yaralar açan bu gerçeğe bir an önce önlem alınması gerektiğini vurguluyor.
İşte savcının o yazısı:
“Bir anne elinde dilekçe ile girdi, evde iki çocuğunun da uyuşturucu kullandığını, evde ölü gibi gezdiklerini söylüyor, bir yandan da elindeki mendil ile gözyaşlarını siliyordu. Anne adeta bitmiş durumdaydı. Eşinin de alkolik olduğunu, artık çaresiz kaldığını, ne yapacağını bilemediğini söyleyip gösterdiğimiz koltuğa yığıldı kaldı. Kendisine hemen kolonya ikram ettik, elini yüzünü sildi daha sonra ifadesine geçtik, ‘Savcı bey artık mahallede 10 yaşındaki çocuklar bile uyuşturucu kullanmaya başladı.’ diyordu. Bu annenin arkasından yine bir anne elinde dilekçe ile girdi, o da oğlunun fare zehrinden beter olan bonzai denen uyuşturucu madde kullanmaya başladığını, oğlunun evde uyur gezer halde gezdiğini, adeta yaşayan bir ölü olduğunu söylüyordu. ‘Savcım bu çocuğum gitti hiç değilse diğerleri kurtulsun.’ diyordu.
O anne biraz daha metanetliydi, gözyaşlarını saklamaya çalışıyordu. Üçüncü içeri giren bir babaydı. Dişinden tırnağından artırdığı para ile oğlunu üniversiteye gönderdiğini, üniversitede uyuşturucuya alıştığını, daha önce bir evladını kaybettiğini, kalan oğlunun kendisinin her şeyi olduğunu belirtip, oğluna bir şey olmasından çekindiği için şikayetçi olmakta tereddütlü olduğunu belirtti.
Her üç şikâyet ile ilgili gerekli yasal işlemleri başlattıktan sonra düşünmeye başladım. Yazıyı yazarken elinde evraklarla Emniyet’in azı dişi olarak görülen yılların eskitemediği bir bekçi içeri girdi. Ona son zamanlarda niçin bu kadar uyuşturucu satışı ve kullanımı arttı, diye sordum. O da, “Daha önce İstanbul’da, uyuşturucu bulan polislere yüksek puan veriliyordu.
Bu yüzden polisler yerinde oturmuyor, bizzat sahada çalışıyorlardı. Şimdi puan sistemi kalkınca ancak anons gelince olaya müdahale için gidiyorlar.” tespitini yaptı. Bekçinin teşhisine göre uyuşturucu ile mücadele için puanlama sistemi geri gelmeliydi. Uyuşturucu madde satışı ve kullanımı arttı mı? Artmış ise bunu nasıl engelleyebiliriz? Bu annelerin ve babaların gözyaşlarını nasıl dindirebiliriz?”