Hastalığın tedavisinde vücudun bağışıklık sisteminin kullanıldığı immüno-onkoloji yönteminin, akciğerden sonra böbrek, baş-boyun ve mesane kanserlerinde de sağkalım süresini uzattığı ve yaşam kalitesini artırdığı ortaya konuldu.
ANKARA (AA) - YEŞİM SERT KARAASLAN -19. Avrupa Kanser Kongresi'nde, hastalığın tedavisinde vücudun bağışıklık sisteminin kullanıldığı immüno-onkoloji yönteminin, akciğerden sonra böbrek, baş-boyun ve mesane kanserlerinde de sağkalım süresini uzattığı ve yaşam kalitesini artırdığı açıklandı.
Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet Ali Nahit Şendur, Danimarka'da çok sayıda bilim insanının katılımıyla düzenlenen 19. Avrupa Kanser Kongresi'nde (ESMO-2016) ele alınan tedavi metodlarına ilişkin AA muhabirine açıklama yaptı.
Kanserin, halen tüm dünyada en sık görülen ve ölümle sonuçlanabilen hastalıklar arasındaki yerini koruduğunu belirten Şendur, tedavi ve korunmaya yönelik çok sayıda çalışma yapıldığını söyledi.
Şendur, kanserle mücadelede cerrahi uygulamalar, radyasyon ve kemoterapi tedavisi gibi yöntemlerin kullanıldığını ancak yeni bilimsel yaklaşımlara da ihtiyaç duyulduğunu vurguladı.
Bu çerçevede vücudun bağışıklık sistemi üzerinde çalışmayı hedefleyen ve "immüno-onkoloji" diye isimlendirilen yenilikçi tedaviden başarılı sonuçlar alındığını anlatan Şendur, etken maddesi "nivolumab" olan ilacın etkilerini gösteren çalışmaya göre, bu tedavinin uygulandığı akciğer kanseri hastalarında sağkalım süresinin uzadığını ve yaşam kalitesinin arttığını dile getirdi.
Doç. Dr. Şendur, şöyle devam etti:
"Yassı hücreli ve yassı hücreli olmayan küçük hücreli dışı akciğer kanseri hastalarını kapsayan 2 yıllık iki farklı Faz 3 çalışmasında, nivolumab ile kemoterapi tedavisine kıyasla sağlık durumu, yaşam kalitesi ve genel sağkalımda olumlu sonuçlar elde edilmiştir. Uzun dönem hasta takibinin yapıldığı akciğer kanseri hastalarında, kemoterapiyle tedavi edilenlere göre 3 kat daha fazla sağkalım elde edildiği ispatlanmıştır. Bu çalışmalar, hastalarda nivolumab ile kemoterapiye kıyasla daha düşük oranda ve kontrol edilebilir yan etkiler görüldüğüne işaret etmektedir."
Mesane kanserinde etkili sonuçlar elde edildi
Mesane kanserinin yaygın görülen tiplerinden birinin "ürotelyal karsinom" olduğunu ve bunun hastaların yaklaşık yüzde 90'ını oluşturduğunu ifade eden Şendur, bu hastaların birçoğunun erken dönemde tanı aldığını ancak yaklaşık yüzde 78'inde beş yılda kanserin tekrar ettiğini bildirdi.
Bağışıklık sistemi üzerinde etkili olan aynı etken maddeli ilaç tedavisinin bu hasta grubunda da etkili olduğunu vurgulayan Şendur, "Nivolumab alan ve tedaviye yanıt veren hastalarda hızlı ve kalıcı yanıtlar elde edildiği görülmüştür." diye konuştu.
İmmüno-onkolojide kullanılan tedavinin, böbrek kanserinde de etkili olduğunu dile getiren Şendur, şunları kaydetti:
"Böbrek kanseri, her yıl dünya genelinde 100 binden fazla ölüme yol açıyor. Çalışmalar, metastatik böbrek kanseri hastalarında immüno-onkolojik tedavinin belirgin olarak sağkalım oranlarını artırdığını gösterdi. İlk sonuçları bu yıl açıklanan, metastatik böbrek kanseri tanısı olup, önceden tedavi almış ve tedavi almamış hastalarda kombinasyon halinde uygulanan nivolumab ile ilgili çok merkezli ve açık etiketli faz çalışmasının sonuçlarına göre, 12. aydaki genel sağkalım oranı yüzde 81-85 olarak belirtilmiştir."
"Baş-boyun kanserlerinde de yaşam süresini uzatıyor"
Doç. Dr. Şendur, her yıl yaklaşık 400-600 bin kişide baş-boyun kanseri görüldüğüne ve 223-300 bin kişinin bu hastalıktan yaşamını yitirdiğine dikkati çekti.
Metastatik yassı hücreli baş ve boyun kanseri tanısı alan hastalarda da nivolumab tedavisinin incelendiği araştırmanın, hastanın çeşitli bulgular, fiziksel ve sosyal fonksiyonları bakımından stabil kaldığını ortaya koyduğuna işaret eden Şendur, bu tedaviyi almayan hastaların klinik anlamda daha kısa sürede kötüleştiğini söyledi.
Şendur, "Yorgunluk ve uykusuzluk semptomlarının görülme süresi de yeni tedavinin uygulandığı hastalarda daha uzamıştır. Bu hem hasta hem de hasta yakınlarının yaşam standardını önemli ölçüde artırmaktadır. Bu tedaviyi almayanlarda ağrı, duyusal sorunlar ve sosyal temas sorunları bakımından anlamlı ve klinik açıdan önemli kötüleşme kaydedildi. Nivolumab ile klinik açıdan kötüleşme, ağrı bakımından yüzde 74, duyusal sorunlar bakımından yüzde 62 ve ağzı açma sorunları bakımından yüzde 51 oranında azaldı." bilgisini verdi.
Çalışma sonuçlarının heyecan verici olduğunu vurgulayan Şendur, "Söz konusu tedavi, yaşam süresinde uzama ve yan etkilerde azalmayla kaliteli yaşam sunuyor." diye konuştu.