Psikiyatri Uzmanı Uzm. Dr. Tuba Erdoğan konu hakkında bilgiler verdi.
Kalp hastalıkları, insan yaşamında belki de en ürkütücü hastalık grubu arasında yer alır. Kalp krizi geçiren bir kişinin ölüm riski ile karşı karşıya kalması ya da yüksek tansiyon ile acile başvuran birinin beyin kanaması ihtimali travmatik olarak algılanabilen bir durumdur. O esnada veya sonrasında çoğu hastada akut bir stres tepkisi ve ölüm anksiyetesi oluşabilmektedir.
Benzer şekilde sürekli strese maruz kalınması halinde kırık kalp sendromu gibi hastalıklar ortaya çıkabilmektedir. Kırık kalp sendromu(stress kardiyomiyopatisi) sevilen birinin ölümü, terk edilme veya ayrılık gibi ağır stres oluşturan durumların sonucunda ortaya çıkan geçici bir kalp hastalığıdır. Geçirilen şiddetli travmalar, ameliyatlar veya fiziksel hastalıklar da kırık kalp sendromunun ortaya çıkma ihtimalini artırabilir.
Kronik stresin vücuda olumsuz etkisi yapılan çalışmalarla çokça gösterilmiştir. Diğer yandan kalp hastalığı olan kişilerde de en sık depresyon olmak üzere anksiyete(kaygı) bozuklukları, somatizasyon (bedenselleştirme) ve cinsel işlev bozuklukları görülebilmektedir.
Bu örnekler kesin neden sonuç ilişkisi vermese de en önemli risk faktörleri arasında sayılır ve bu hastalıklara birçok örnek verilebilir. Burada bilinmesi gereken ise kalp hastalıkları ve psikiyatrik hastalıklar arasındaki iki yönlü ilişkidir.
Kalp hastalığı yaşayan kişilerin, psikolojik açıdan da ele alınmaları, gerekirse bu yönde yardım almaları da hem hastalığın olumsuz etkilerinden korumuş hem de yaşanan ruhsal yakınmaları gidermiş olacaktır.