Pandemi sürecinin en kritik günlerini yaşıyoruz.
Basınımızın Değerli Mensupları
Pandemi sürecinin en kritik günlerini yaşıyoruz. Diğer ülkelere nazaran nüfusunun çok büyük bir kısmının şehirlerarası hareketliliği yüksek olan ülkemizde sonbahar çetin geçiyor. Nüfusu
bize yakın ülkelerde günlük 30 bin’li 40 bin’li vaka sayıları görüldü. Son günlerde ülkemizdeki verilerin tartışıldığı ve vatandaşın yine tek suçlu gibi gösterildiği bir noktadayız. Okulların uzaktan eğitime geçmesini, sokağa çıkma yasağını, kapalı mekanlar için düzenleme yapılmasını anlayabiliriz. Ama kamu idaresi bu tür tedbirlerden önce iki konuda ciddiyet ve
samimiyet göstermek zorundadır. Öncelikle vaka sayılarının, ölüm oranlarının vatandaşın kafasında şüphe uyandırmayacak şekilde şeffaf ve doğru bir biçimde açıklanmalıdır. Televizyon programlarında halka açık biçimde 10 binli rakamlara varan açıklamalar karşısında itiraz eden hiçbir hekim ve bilim kurulu üyesi kalmamışken vatandaştan ciddiyet ve dikkat beklemek zor hale gelir. Gerçek rakamların açıklanmasının ne tür sakıncası olabilir, diye düşünüyorum. Halbuki 2 binli, 3 binli rakamların açıklanması yerine tüm vakıaların açıklanması halinde
vatandaşın daha dikkatli olacağı neden düşünülmez. Daha önemlisi, maske, temizlik ve mesafe ile sürekli sorumluluğun ve pandeminin faturasını kestiğimiz vatandaşımız, “cahil, eğitimsiz ve bilinçsiz vatandaş” algısı ile suçlanan halkımız, her akşam televizyonlarını açtığında iktidar partisinin yüzlerce kişilik miting gibi kongrelerini canlı yayınlarda izlemektedir.
Pekçok kapalı mekan toplantılarının iptal edildiği ülkede iktidar partisinin “mesafesiz” kongrelerini nasıl izah edeceksiniz. Saadet Partisi olarak bizim iktidara hani vatandaşın kafasının vurup durduğu (T) emizlik , (M)aske ve (M)esafe sloganı için bazı önerilerimiz var.
1- Son yaptığınız kongreyi söylemiyorum sadece geçtiğimiz 16 yıllık dönemdeki bütün kongrelerinizde yaptığınız ve belediyeler üzerinden vatandaşa ödettiğiniz faturaları tek tek ortaya çıkararak elinizin (T)emiz olduğunu ispatlayabilir misiniz?
2- Etkinlik ve parti faaliyetlerini, imar-inşa ödemelerinde, ajanslar ve aracı firmalar üzerinden yapılan ve belediye hizmet alımı gibi gösterilen harcamalarda (M)aske kullanılıyor mu? Yani il kongresi yapan partinin harcamaları hangi maskeleme ile belediye hizmeti gibi faturalandırılıyor. Vatandaşa telkin vermeden önce siz bu maskeler hakkında ne düşünüyorsunuz?
3- “ Gönül belediyeciliği” sloganı ile milletten oy istedikten sonra millet parası ile kiralanan hafta sonu bile keyfinizce kullandığınız pahalı arabalarınız ve giydirilmiş maaşlarınızla aranıza (M)esafe koymayı düşünüyor musunuz? Millete “TMM mı” diye soruyorsunuz ya, tüm sorumluluğunda, riski de, maliyeti de millete yüklüyorsunuz ya millet size artık TAMAM diyor, yeter artık diyor. Bunu da
görüyorsunuz. Gelecek yılın bütçesi konuşuluyor. Bütçe gelirlerinin hatırı sayılır rakamlarını “Faiz gelirleri” ve “para cezaları” oluşturuyor. Pandeminin maliyetini üstlenen ve şu kış koşullarında yaşam mücadelesi veren insanlarımıza bu toplanan 6 milyarlık faiz ve ceza kazancınızı dağıtmayı düşünmüyor musunuz . Bütün dünyada faizler “sıfır” düzeyindeyken Türkiye de hala “faiz lobisi” şikayeti edenlerin ekonomiyi ve bütçeyi faizlerle denkleştirmeye çalıştıklarını görüyoruz. Türkiye adeta yoğun bakıma alınmış durumdadır. Bütün bu faiz sarmalından kurtulmak için
iktidarın aldığı pansuman tedbirler ve oyuncu değiştirmeler çare olamayacaktır. Ekonomik tedbirden anladıkları faiz artışı. Şapkadan çıkardıkları tavşan yine faiz, yine faiz. İktidar, faturayı kendisi dışındakilere keserek sorumluluklarından kaçmaya çalıştı. En son 18 yıllık fatura damada, pandemi de kesilen cezalarıyla, işsizliği ve pahalılığı ile millete fatura edilmiştir. Vatandaş can derdindedir. Esnaf ekmek peşindedir. Millet, anlayış ve destek beklerken ortaya konulan maskeli dilin arkasından millete hakaret ve milleti suçlamak var. Bu noktada son günlerde sevimsiz örneklerini tekrar gördüğümüz tehdit ve şiddet dili reva göstermekte, doğruları söyleyen, yanlışları gösterenlere sopa gösterilmektedir. Ne zaman adalet ve kalkınma vaadinde bulunsalar eski tas eski hamam düzenine dönüyorlar. Artık milletin bu iktidarla adalette de, ekonomide de, eğitimde de bir reforma ve değişime zerre kadar inancı kalmamıştır. Çünkü sorunun temelinde samimiyetsizlik
vardır, güvensizlik vardır. İnsanın damadının bile güvenini kaybettiği yerde kimleri inandıracağını düşünmesi gerekmez mi? Artık sorunun temelinde israf var, kibir var, samimiyetsizlik var. Devlet imkanlarının kullanılmasında zerre kadar tasarruf etmeyenlerin millet söz konusu olunca vergi, faiz ve ceza akıllarına geliyor. Artık uyarı bile yapmadan bir pazar sandıkta cevabını verecek ve
şimdi “ TMM mı” diyecek…