Siyaset

Gültekin Şenel’le her telden

Çocukluğumda 40'lı yaşlar çok büyük gelirdi. Vay be derdim adam 40 yaşında. Herhalde biz çocukken 40 en büyük rakamdı.

29 Haziran 2015 Saat: 15:50
Gültekin Şenel’le her telden
Gültekin Şenel’le her telden

3 tane pırıl pırıl evladım, yiyecek kadar aşım ve iffetli bir eşim var oluyor. Bu benim sermayem. Ben yıllarca aktif siyaset yaptım. Uzun yıllar Milliyetçi Hareket Partisi'nde görev aldım. Hala da MHP'liyim, bir ülkücüyüm. Bugün kamu kuruluşlarında çalışan işçi sayısı özel sektördeki işçi sayısının çok üstünde ve kayırmacılıkta orada var

Eski çarşının ismine yakışır bir şekilde giydirilmesi, bir hediyelik eşya dükkanına, bir resim atölyesine, insanların gezmekten keyif alacağı dükkanların yapılmasına ihtiyacı var.

Gültekin Şenel, iş dünyasında yakından bilinen bir isim. Sadece iş dünyası değil, o’nu siyaset arenası da bilir, tanır. Tabiri yerindeyse hayatı tırmalaya tırmalaya sektöründe zirveye çıkmış bir iş adamı. Oldukça mütevazi. Ailesine düşkün, işine sadık, insanlarla barışık. MHP’de yıllarca siyaset yapmış, davasına gönül vermiş bir Ülkücü. STK’larda başkanlık sorumluğu alıp yaşadığı kente, Gebze’ye katkı sunmaya çalışmış duyarlı bir yurttaş. Dört şirket sahibi. Yaklaşık 600 vatandaşa ekmek kapısı açmış bir iş adamı. 'Ya bu deveyi güdersiniz ya da bu diyardan gidersiniz' sözünün en çok yakıştığı adamdır Gültekin Şenel. Çok okuyan, çok dinleyen, şehri için, vatanına, milletine, topraklarına olan bağlılığı için sürekli üretmekten yana olan bir iş adamı. TÜKSİAD eski Genel Başkanı olan Şenel, sahibi olduğu Gümüşay Grup ile ticaret hayatını devam ediyor. Gebze’de ismi neredeyse her kesimce bilinen Gültekin Şenel, kapılarını Gölge Dergi’ye açtı. İlk kez bilinmeyenlerini, aile ve iş hayatını, siyasete bakışını , bölgemizin sorunları ve çözüm yollarına dair önerilerini paylaştı bizlerle. Bizde sizlere yansıtalım istedik. Virgülüne dokunmadan yayınlıyoruz.

-Sizi kısaca tanıyalım. Gültekin Şenel kimdir?

Gümüşhaneliyim. 26 yıldır Gebze'de yaşıyorum. 1967 doğumluyum fakat kendimi oldukça genç hissediyorum. Çünkü gençlik dediğimiz en verimli olduğunuz zamandır. Ben kendi şahsıma, çevreme komşuma, eşime, dostuma hayatımın en verimli dönemini yaşadığımı düşünüyorum. Gençlik de aslında budur. Yani bedensen olarak yaşlanmanın bir önemi yoktur. Çocukluğumda 40'lı yaşlar çok büyük gelirdi. Vay be derdim adam 40 yaşında. Herhalde biz çocukken 40 en büyük rakamdı. Ama maalesef büyüdükçe 40'ın ne kadar küçük olduğunu öğrendim. Şu an bakıyorum, kendimi oldukça genç hissediyorum. İnsanın belli dönemleri vardır. Bu dönemlerde bir bedensel olarak yaş sınırı vardır bir de olgunluk yaş sınırı vardır. bu iki yaş sınırı arasında da bir çizgi vardır. O çizgide bence 30 yaşından sonra başlar. Yani olgunluk dönemi. O olgunluk dönemi aynı zamanda bir insanın verimlilik dönemidir. Taktir edersiniz ki 25'li yaşlardaki bir kişiyle, 35-40 yaşındaki ya da 60'lı, 70'li yaşlardaki bir kişinin hayata bakışı bir olmuyor. 1 oğlum, 2 kızım var. Kızımın büyüğü Gazi Üniversitesi Kimya mühendisliği okuyor. Oğlum Yıldız Teknik mezunu, şu anda da asker. Bir de 8 yaşında küçük kızım var. Evimin neşesi. Yaştan bahsettik ama şunu da eklemek isterim. Oğlum doğduğu zaman ben çocuktum. Eşim tamamen çocuktu, 18 yaşında anne olmuştu. Hayata tutunabilmek için belki çocuğu kucağımıza alıp doğru dürüst sevemedik. Bir de toplumumuzda olan ata erkinlik var. Babanın annenin yanında çocuk sevilmez kavramı var. İlk torundu ama vaktimiz bile yoktu çocuğu sevmeye. Gün geldi çocuk büyüdü. Artık daha kucağa alınıp sevilmez. Kız da ona keza oldu. 3 yaş küçüktü. 40'ından sonra çocuk sahibi olmak kadar değerli bir şey yok. Baba olduğunuzu anlıyorsunuz. Onu belki de bir torun yerine koyuyorsunuz. Hatta bazen etrafınızdan da torununuz olduğunu sanıyor. Yani çocuk sevgisi bir anneyi babayı en mutlu eden şeylerden bir tanesi. Eğer anne babayı bu kadar mutlu edebiliyorsa çocuğa o sevgiyi verebilmeniz çocuk için inanılmaz bir şey. Akşam eve gidiyorum, ne kadar yorgun olursam olayım kızımı görünce hiçbir yorgunluğum kalmıyor

--Nasıl bir aile babasısınız?

Bunu aslında hanımıma ve çocuklarıma sormak lazım. Geçen akşam oğlum bana işle alakalı okuduğu bir makale hakkında mesaj atmıştı. Yani oradan yola çıkarak belki nasıl bir aile babasıyım anlatabilirim. Mesajında; ' Birileri bunun kitabını dahi yazabiliyor ise en azından bizler satışını yapabilir' yazmış. Ben de 'Nasıl başardılar diye birçok hayat hikayesi var, onları okuyabilirsin' dedim. Mesajıma cevabı şuydu ; 'Ben aslında düşündüm de önce senin hayat hikayenin izinden gitmek gerekir. Yazılanların çoğu sende mevcut. Olmayanları da yapmaya çalıştığını biliyorum'. Ben de teşekkür ettim oğluma ve sadece azmetmenin gerektiğini söyledim. Biz bir kere muhafazakar bir aileyiz. Bana çevremden hep soruyorlar, ' Gültekin bey neyiniz var neyiniz yok?' Bunu maddi olarak soruyorlar belki ama ben bunu farklı algılıyorum. Hep cevabım 3 tane pırıl pırıl evladım, yiyecek kadar aşım ve iffetli bir eşim var oluyor. Bu benim sermayem. Bir insanın aile huzuru, aile mutluluğu işine de, sosyal hayatına da, her şeyine de yansıyor. Bizim de şükürler olsun ki aile olarak hiçbir sıkıntımız derdimiz yok. Sadece kendi çocuklarıma da baba olmadım. Biz 1 kız, 4 erkek 5 kardeşiz. Bütün hepsi beni baba gibi bilirler. Çünkü hepsi yanımda büyüdüler. Hakeza komşularımızla ilişkilerimizde sorunsuzdur. 26 yıllık evliyim, hiçbir komşumla bir münakaşa yaşamış insan değilim. Eşim de aynı şekilde. Aile ve komşuluk kavramı günümüzde belki de kaybolan değerler gibi gözüküyor. Biz ne kadar yok olursa olsun birbirimize tutunmaya çalışıyoruz. Şimdi sosyal medyayı herkes kullanıyor.Erkek kardeşim de bunu değerlendirerek bir Facebook'ta bir grup kurmuş ve oturup o grupta paylaşılan paylaşımları okuyorum. Kendimi çok şanslı hissediyorum. Gelinler, çocuklar, aile büyükleri hep beraber büyük bir kaynaşma içindeyiz.

-Spor ve sanata karşı alakanız nedir?

Belki bir sanatçı değilim ama özellikle Gebze gibi bir yerde yaşadığım için sanatın gelişmesi ve çoğalması adına Gebze'de yapılan sanatsal etkinliklerin hepsini destekliyorum. Mümkün olduğunca sponsor oluyorum. Gebze'de ilk başlayan sanatsal etkinlik AKT Dans Topluluğu'dur. Onunla başladım ben sponsor olmaya. Sonra Türk Sanat Müsikisi'nin kurucularındanım. Bir zamanlar benimle birlikte çalıştılar. Söyleyemem, çalamam belki ama iyi bir dinleyiciyimdir. Onların bir araya gelmesinde büyük bir etkim olmuştur. Bunun yanında Gebze'de yavaş yavaş sanatsal etkinlikler çoğalmaya başlıyor. Hakeza tiyatroyu da severim. Yanlış hatırlamıyorsam Gebze'de 2 tane tiyatro var. Dans, folklor vs. onunla ilgili baktığımız zaman Anadolu Yıldızları Grubu var. Oraya da yine sponsorum. Bölgede olan bütün sanatsal etkinlikleri sonuna kadar takip etmeye ve katılmaya çalışıyorum. Hatta çalıştığımız personelimize de yapılan etkinlikleri desteklemek ve çalışanlarımızı da sanatla birleştirmek adına bilet alıp, ayın başarılılarının seçip dağıtıyorum. Spora gelince yıllarca spor yaptım. Erkeklerde bilindiği gibi spor deyince ilk akla gelen futboldur. Uzun yıllar amatör futbol oynadım. Voleybolu çok severim, iyi de oynarım. Masa tenisi vs. birçok sporla ilgilenirim. Balık avlama da bir spordur ama hiç avlayamam. Bir zamanlar Gümüşhane Doğan Spor'da oynuyordum. As başkanlığını da yaptım. Gebze yaşamı zor bir şehir. Gebze'de sürekli çalışmak, üretmek zorundasınız. Çünkü aşırı derecede tüketimi olan bir şehir. Bu sebeple sanatsal etkinliklere ve spor

aktivitelerine ne kadar iyi bakarsanız bakın içerisine olamıyorsunuz. Biraz da Gebze'de tesis yetersizliği var. Birkaç yıl öncesine kadar sinemanın olmadığı bir şehirdi. Gebze Center'ın açılmasıyla bu şehre sinema geldi. Tiyatro Osman Hamdi Bey Kültür Merkezi ile başladı. Bunlar yine de bu şehrin kültürel olarak gelişmesinde azımsayacak boyutta. Temennim sayılarının artması. Biz veya bizden sonraki nesillerin daha fazla imkanlarla bu hizmetlerden yararlanabilmesi. Şu anda düzenli olarak yürüyüş yapıyorum. Asansördense genellikle hep merdivenleri kullanıyorum.

-Aktif siyasetten niçin ayrıldınız?

Aktif siyasetten ben hiç ayrılmadım. Kent konseyliği bir siyaset değildir. Kent konseyliği çok farklı bir olgu. Ben yıllarca aktif siyaset yaptım. Uzun yıllar Milliyetçi Hareket Partisi'nde görev aldım. Hala da MHP'liyim, bir ülkücüyüm. Bu bizde farklı bir hayat felsefesi haline gelmiş. Ama almış olduğunuz bazı sorumluluklar var. Bu sorumluluklarınızı aldığınız zaman aktif siyasetin içerisinde olmanız sizi çok fazla politize ediyor ve bakış açınızı tek yönlü tutuyor. Ben aktif siyaseti diğer görevlerimi aldığım zaman bıraktım. Çünkü aktif siyasetin içerisinde öyle ya da böyle olmak çok etik olmaz. Ne TÜKİAD başkanlığı dönemimde ne de kent konseyliği başkanlığı döneminde aktif siyasetin içerisinde olmamın yaptığım görevler dolayısıyla doğru olacağını düşündüm. Bunlar gibi görevlerde daha tarafsız ve objektif olmak gerekiyor. Bu yüzden bu dönemlerde aktif siyasetin içerisinde olmadım. Şu anda da herhangi bir partinin mensubu değilim.

-Kent konseyi başkanlığından istifa ettikten sonra kendinizi ticaret hayatına verdiniz. Memnun musunuz?

Ben zaten ticaretin içerisindeydim. Yeni başlamadı ticaret hayatım ama özüme döndüm diyelim, ticarete biraz daha ağırlık vermiş oldum. Ticaret hayatımdan memnunum. Ticari hayat sürdüren kişilerin en önemli memnuniyeti işlerin yolunda olmasıdır. Sektörel olarak şu ana kadar iyiydik, bundan sonra da yine aynı büyümeyle devam edeceğimizi düşünüyorum.

-7 Haziran seçimlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

13 yıllık bir iktidarın biraz yıpranmışlığı, bu yıpranmışlığın yanında özellikle teşkilatların kibirli davranışları ve vatandaşı artık umursamaz tavırlarından kaynaklanan bir sonuçtur. Bu sonuçta sadece bu da etkili değildir. Sayın Cumhurbaşkanının da siyasete müdahalesi etkili oldu diye düşünüyorum.

-HDP'nin meclise girmesi hakkında ne düşünüyorsunuz?

HDP'nin meclise girmesi aslında kendileri için onlara verilmiş bir şans olarak düşünüyorum. bunun sebebi de terör örgütünün uzantısı olarak yıllardır görüyoruz, hala da görmeye devam ediyoruz. Ama mecliste olmaları artık onlara işlerin terörle çözülmeyeceğini, bir sorunumuz varsa mecliste hep beraber çözmeye geldik demelerini bekliyorum. Yani terörden uzaklaşıp merkezci ve Türkiye'nin üniter yapısını sahiplenir bir duruş bekliyorum. Vatandaşın tercihinden yana rahatsız olmak bana yakışmaz.

-Koalisyon konusuna nasıl bakıyorsunuz?

Türkiye'de en son koalisyonun MHP ve AKP arasında olacağını, koalisyonun da öyle şekilleneceğini düşünüyorum. Ama CHP-AKP hükümetinin olması olasılığını da yüksek görüyorum. HDP'nin şu anda

herhangi bir koalisyon içerisinde yer almasının erken olduğunu düşünüyorum. Çünkü hala terör örgütü olarak nitelendirilen bir durumdalar. Davranışını görmeden hükümetin içerisine almak sıkıntılı bir süreç doğurabilir. Siyasetin bittiği yerde siyaset konuşmanın aslında pek de bir önemi yoktur. Şu an tek beklentim düzgün bir hükümet kurulmasıdır. Eğer siyasetçiler insanlara karşı sorumluluk sahibiyse ki bunlar mevcut iktidar olsun, yeni oluşan muhalefetler olsun, biraz aklıselim davranırlarsa , hakikaten ülke menfaatlerini düşünürlerse, hepsinin birbiri ile çok rahat hükümet kurabileceğini, ülkeyi çok rahat yönetebileceklerini düşünüyorum. Şu anda Koalisyondan kaçan her kim olursa olsun, sorumluluktan kaçmış ve bu ülkeye ihanet etmiş olur. Daha doğruyu bulabilmek için burada seçim yaptık. En doğrusunu vatandaş böyle tercih etti. En büyük pay burada ülkeyi yönetenlere düşüyor. Ama ona muhalefet edenler de artık o muhalefet kinini bir köşeye bırakıp, sahip oldukları kırmızı çizgileri biraz yumuşatıp, doğru bir mutabakat hükümeti çıkarabiliyor olmaları gerekir. Bu gün Türkiye'ye yapılacak olan en kötü şey yeniden seçime gitmektir. Yeniden seçimi bir iş adamı olarak da, vatandaş olarak da uygun görmüyorum. Yeniden seçim çok fazla bir şey değiştirmeyeceği gibi, bu ülkede çok büyük bir kaos yaratabilir. Bu insanları daha da kutupsallaştırabilir. Ve politika yapanların kendi teşkilat mensuplarına, kendi partizanlarına çok ince mesajlar verip sosyal medyada hepsini susturmaları lazım. Çok fazla bilgi kirliliği var. Sosyal medyada o kadar çirkin şeyler paylaşılıyor ki neticede yüz yüze bakıyoruz. Ağzınızdan çıkan yarın sizi mahcup etmemeli. Doğru şeyleri önce liderlerin fark etmesi gerekir. Siyaset 2019'a kadar askıda. Ama eğer önümüzdeki yıllarda siyaset düşünürsem, en büyük siyaseti yerelde yapmak istiyorum . Siyaset insanın kendi egosuyla yada kibriyle yapılan şey olmamalı. Hele hele yerel siyaset. Yerel siyaset odaklıdır. Sürekli yüz yüze baktığınız mahalleliyle, komşuyla, muhtarla, çarşı pazarla iç içesiniz. Ben Gebze'de bir yönetici olsaydım farklı bir portre çizmeye çalışırdım. Siz çıkıp yerel yöneticilere, isim zikretmiyorum, Deyin ki

kardeşim sen kimsin? Ben soruyorum, ' sen kimsin?' Sen maaşlı çalışan ve bana hizmet etmek zorunda olan bir devlet memurusun. Ama biz bu durumu hakikaten abartıyoruz. Sanırım bunu halk olarak biraz da biz yapıyoruz. Fazlası ile gözümüzde resmileştiriyoruz. Bize hizmet etmesi için değil de koyun gibi yönetilmek için seçmiş havası yaratıyoruz. Saygıyla karşılamak konusunu abartıyoruz. Kesinlikle biz yapıyoruz. Bizler hakikaten makam düşkünü insanlarız ve bu bizim gibi geri bırakılmış ülkelerdeki bu geri bırakılmış teknoloji alanında değil, hayata bakışta geri kalmışlıktır. Meclisin görevi yasama yapmaktır. Yürütmeyi takip etmektir. Ama bizim meclisimiz hem yasamayı yapıyor hem de yürütmeyi. Neden? Çünkü herkes işi olduğunda Ankara'ya gitsin. Böyle olmaz. Meclis yasamayı yapar ve yasamanın doğru işlemesi noktasında yürütmeyi de denetler. Ama bizde böyle değil. Hem yasama yaparız hem de yürütme yaparız. O zaman benim bürokratım ne işe yarıyor?

-Bunun sebebi ülkenin tamamının sorumluluğunu tek elde tutma isteği olabilir mi?

Aynen öyle. O zaman halkı kendilerine muhtaç ediyorlar. Bu hangi parti olursa olsun.

-Seçim bitmesine rağmen piyasa hala durgun.Borsa hala yüksek seviyede. Ticaretle uğraşan bir insan olarak bunun hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bunun 2 tane boyutu var. Birisi seçimle alakalı olarak piyasalar bu kadar çalkalanıyorsa, 13 yıldır ülkeyi idare edenlerin Türkiye ekonomisinin ilk 10'a girecek yapıya sahip olduğu söyleminin gerçek olmaması. Ama toplum olarak da bu tür şeylere erken tepki verdiğimizi düşünüyorum. Şu anda aslında piyasaları etkileyecek bir seçim sonucu yoktur. Çünkü AKP 18 milletvekili gibi az bir kayıpla hükümet kuramıyor. Dolayısıyla ona destek verecek partilerin de ülkeyi en az onlar kadar sahipleneceğini düşünüyorum. Zaten borsadaki kargaşa sadece iki gün sürdü. Liderler ilk günlerde biraz keskin konuşabilirler. Ama yumuşamaya başladıkları zaman ekonominin etkileneceğini düşünüyorum. İkincisi boyutuna baktığımızda biz bir dünya ülkesiyiz. Ve son zamanlarda ABD'nin kredi faizlerini yükseltmesi Yunanistan'daki durum gibi sebeplerden dünyadaki ekonomide oturmuş değil. Bu yüzden ekonomide ufak tefek sorunlar olabilir ama bunun ciddi boyutta olabileceğini düşünmüyorum. Ama eğer bir erken seçime gitme ihtimali doğarsa Türkiye'nin ekonomik olarak çökeceği kanaatindeyim.

-Seçim öncesi AK Parti dışındaki tüm siyasi partiler taşeron firmalarının kalkması gerektiğini söylediler. Siz de bir taşeron firmasınız. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Taşeronluğun kalkmasının iş dünyasına getirisi ne olur?

Taşeroncülükte yani alt işverenlikle bütün partilerin üzerinde durduğu bir çizgi var. Oradaki beklenti özel sektördeki taşeronculuğu ortadan kaldırmak değildir. Bugün kamu kuruluşlarında çalışan işçi sayısı özel sektördeki işçi sayısının çok üstünde ve kayırmacılıkta orada var. Onun kalkması gerekiyor. Yine kamu kuruluşlarındaki taşeronluk kalkarken bir yasal çerçeveye oturtulmalıdır. Kamu da bende taşeron işçi çalıştırılmasına karşıyım. Çünkü burada mağdur olan vatandaşlar var. Ben bugüne kadar kamuyla iş yapmadım, yapmayı da düşünmüyorum. Çünkü birilerinin maşası oluyorsunuz. Buna gerek yok. Bugün Gebze'de 13 tane organize sanayi bölgesi, 836 tane de 100'ün üzerinde işçi çalıştıran sanayi kuruluşu var. Onlar zaten benim potansiyel müşterim. Bu potansiyeli bir köşeye bırakıp da devletten iş dilenmek bana yakışmaz. Personelin belediyeye maliyeti çok yüksek ama personelin cebine giren para asgari ücret. Oysa belediye bu işçileri kendi bünyesinde çalıştırıyor olsa taşerona ek bir para ödememiş olur ve o maliyet cebine kalmış olur. Ben eğer bugün yerel bir yönetici olsam asla taşeron çalıştırmam. Bünyeme alırım ve cebime kalan parayı bu bölgedeki engellilere iş üretirim ve en az 500 engelliyi de iş sahibi etmiş olurum ki bu bölgede taş çatlasa 400 tane engelli vatandaşımız var.

-Gebze yerel yönetimlerden hak ettiği hizmeti size göre alabiliyor mu?

Gebze'nin yerel yönetimden hizmet görebilmesi için bir an önce il olup kendi kaynaklarını kendi bölgesine aktarması gerekiyor. Gebze 800 bin nüfusa sahip bir şehir ve bu şehre yakışır hizmetler henüz yeterli değil.

-Duyarlı bir vatandaş olarak size göre bölgemizin ihtiyaçları nelerdir?

Gebze'ye bir restoranın mı, sinemanın mı, cafenin mi ihtiyacı var noktasından bakmıyorum. Bu tür ihtiyaçların giderilmesi için önce bu şehrin sosyal bir şehir olması gerekir. Sosyal olabilmesi için de halkla yöneticilerin iç içe olması gerekir. Gebze'de 7000'e yakın akademisyen çalışıyor. Hakeza 13 sanayi bölgemizin de fabrika sahibi, ceosu gibi üst seviye çalışanları da yine bu bölgededir. Fakat bu insanların ikametine bakıldığında Gebze'yi tercih etmiyorlar. Bunların tercih etmemesinin sebebi sosyal konut eksikliği. Sosyal konuttan kastım da üst düzey insanların yaşadığı bir yer. Bunları da Gebze'nin Mollafenari, Cumaköy'nde ve Denizli Köyünde üretebiliriz. İkincisi Gebze'nin denizi ile bağdaşması lazım. Bu kadar denize sıfır olup da 4-5 sömürgeye verilmiş kafeden oluşmamalı. Bugün Darıca'ya bakıldığında Darıca deniz kenarını çok çok güzel kullanan bir ilçe. TÜBİTAK sahillerinin Muallim Köye kadar Gebzelinin kullanımına açılması gerekiyor. Üçüncüsü Gebze'nin trafik sıkıntısının ortadan kaldırılması. Gebze'nin sanayisi kuzeyde ama yerleşimi güneyde. Sanayinin işçisi, taşımacısı, servisi hepsi birden aynı arteri kullanarak Gebze'ye inmeye çalışıyorlar ve bu bir trafik kargaşası yaşatıyor. Bir araç yolda 45 dakika trafik bekliyor. Bu da yolcuyu bunaltıyor, araç sahibini bunaltıyor, petrol zengini bir ülke değilken orada boşuna tüketilen petrol gibi bir gerçek var. Burada harcanan petrol maliyetine Gebze'nin trafik çilesini çözecek altgeçit, üstgeçit vb. yollar çok rahatlıkla yapılabilir.Ama maalesef bu tür şehir düzenlemelerini bizim şehrimizden birileri değil de İstanbul'dan anlaşılan bir firma yapıyor. Bu şehrin ulaşım sorunu çözülecekse, bu şehrin mastır planı bu şehirde yaşayan, bu şehrin sorunlarını yaşayan birinin yapması gerekir. Gebze'nin en büyük sorunlarından birisi de otopark sorunu. Hastanemizin, esnafımızın, alışveriş merkezlerimizin otoparkı yok. Birde olmayan park alanlarımızı Belde A.Ş diye bir şirkete vermişiz. Başkaları senin kullanamadığın park alanından para kazanıyor. İnsanların akşam gezeceği, sohbet edeceği yer yok. Eski çarşımız var, yemek kokusundan girilmiyor. Eski çarşının ismine yakışır bir şekilde giydirilmesi, bir hediyelik eşya dükkanına, bir resim atölyesine, insanların gezmekten keyif alacağı dükkanların yapılmasına ihtiyacı var. Bunlar hep soruluyor, hep anlatılıyor, tartışıyorlar ama benim gördüğüm en büyük eksik şu ki insanların bunları istememesi.

-Türkiye'nin en büyük ve öncelikli sorunları nelerdir?

Türkiye'nin en büyük sorunu belki de yerelde şikayet ettiğimiz konuların genelde merkezden bakış açısıyla paralel gitmesidir. Eğer yerel yönetimler şu anda kibirliyse bu güçlerini genel merkezlerinden aldıkları içindir. Türkiye'nin bugünkü en büyük sorunlarının birçok boyutu var. İşsizlik büyük bir boyut, ekonominin hala oturmamış olması bir boyut ve insanların adalet mekanizmasına artık güvenmemesi de ayrı bir boyut. Bence Türk adaleti güveni yeniden perçinlemeli. En önemlisi bu. Ankara'da dayısı olanın işlerinin yürüdüğü bir Türkiye'den artık çıkılarak, sorumluluk sahibi hükümetler ve bürokratlarının olduğu bir ülke haline gelmemiz lazım.

-Kadın- erkek eşitliğine inanıyor musunuz?

Kadın- erkek eşitliğinin olmadığı yerde kadın erkek arasındaki fırsatçılıklar ortaya çıkar. Yani cinsiyet ayrımıyla eşitliği gözetecek bir toplum olmamalıyız.

YORUMLAR Üye Girişi

Bu Habere Yorum Yapılmadı. İlk Yorumu Siz Yapmak İster misiniz? 
Lütfen Resimdeki kodu yazınız
 

Gölge Gazetesi, Kocaeli Haber, Gebze Haber, Darıca Haber, Dilovası Haber, Çayırova Haber, Tavsiye Formu

Bu Haberi Arkadaşınıza Önerin
İsminiz
Email Adresiniz
Arkadaşınızın İsmi
Arkadaşınızın E-Mail Adresi
Varsa Mesajınız
Güvenlik KoduLütfen Resimdeki kodu yazınız
Yukarı ↑