Oysa 2021'e ne güzel umutlarla, ne hoş beklentilerle, ne tatlı temennilerle girmiştik. Belki yer yüzü cennet olmayacaktı, belki ağaçlar hergün çiçek açmayacaktı, belki çuval dolusu para kazanamayacaktık, belki denizlerin kenarı gülistan bahçesi olmayacaktı, ama umutlarımız yeşildi. 2021 yılına girerken tuttuğum tek dilek ''Çocuklar ağlamasın, kadınlar öldürülmesin.'' idi.
Bu ne garip bir yıl oldu öyle. Daha yarınların ne getireceğini bilemezken şimdiden yarınlar yara sardı içimizi. Ne şanssız, ne bahtı kara, ne aymaz, ne çıkmaz bir yıl oldu böyle.
İki yılıdır Pandemi ile boğuşuyoruz. Dünya ile aynı kaderi paylaşıyoruz, ülkemizin her bir köşesinde canla başla çalışmaya devam ediyor sağlıkçılarımız. Haklı olarak ''İlla da aşı, aşı'' diye kendini parçalayan yetkililerin çığlıklarını duyduğumuz gün, inanın belki de evrende o illetten ilk kurtulan biz olacağız . Hadi bundan kurtulduk, ya diğer afetler? Sahi onlar nedir öyle, karabasan gibi ülkemizin üzerine çöken!
Daha bayram öncesi Ege'deydim. Bayram tatilini fırsat bilip Bodrum'da geçirdim bir haftamı. Mavi ile yeşilin buluştuğu, doğa ile insanların kaynaştığı güzelim Bodrum'un anıları soğumamıştı ki, yangın haberleriyle sarsıldım.
Yangın...
Deprem...
Sel...
Çocuklar ağlamasın , analar ölmesin diye yakarırken yaşadığımız bu acıların temel kaynağı nedir acaba?
Sadece doğanın haykırışı , başkaldırışı mıdır?
Yok, yok... Değil bence. Her doğa afetini kadere bağlamak doğru değil. Bazı şeyleri kendimizde aramalıyız. Doğayı böylesine isyana sürükleyen etkenlerin asıl sebebi insanların hoyratça kullanması değil midir doğayı?
Bilimsel baktığımızda nasılda haklı çıkıyor doğa...Dağları, tepeleri, denizleri dereleri, vadileri, ırmakları, gökyüzünü isyana sürekleyen insanoğlu değil midir? Tüm olup bitenler Allah'ın takdiridir, amenna.
Ancak; Dere yataklarına mesken izni verenlerin, ormanları imara açanların, sanayi bacalarını gözden kaçıranların hiç mi suçu yok.
Dün Ege'de yandık, bugün Doğu Karadeniz'de boğulduk. Herşeyi doğanın kanununa bağlamak doğru değil. Asıl yasaları, kanunları doğaya bağlamak gerekir. Doğayla ilgili çıkarılacak her yeni kanun, düzenlenecek her yeni imar yasası kentleşmenin ve medeni planlaşmanın başlangıcı olacaktır. Her şer'de bir hayr vardır düşüncesiyle tüm bu doğal afetlerden ders çıkarmamız şart.
Ülkece birlik, dirlik, bütünlük içinde olmamız gereken böylesi günlerde , devlet-millet seferberliğine halen çomak sokmak isteyenleri de Allah'a havale etmek gerekiyor. Önemli olan her bir kara günden ders çıkarmak ve beyaz yarınlara hazırlanabilmektir.