Acıbadem Maslak Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Can Üstündağ, sinsice ilerleyen glokomdaki tehlikeyi ve dikkat edilmesi gerekenleri milliyet.com.tr okurları anlattı.
Sinsice başlayan göz tansiyonu, dünyada olduğu gibi ülkemizde de yaygın bir sorun. Körlüğün en sık nedenlerinden biri olan glokom hastalığının birçok çeşidi olmakla beraber, en sık rastlanan türü kronik basit glokom. Kronik tip glokom sanıldığının aksine çok yavaş ilerliyor. Görme alanı kaybı sıklıkla merkeze uzak yerlerden başlarken, zaman içinde merkeze doğru geliyor. Kişi görme yeteneğini yavaş yavaş, farkına varmadan kaybettiğinden sinsi ilerleyen bir hastalık olarak nitelendiriliyor.
Acıbadem Maslak Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Can Üstündağ, en dikkatli insanlarda bile, alan kaybının ancak merkeze yaklaştığında fark edildiğini belirtirken “Bu dönem, görme siniri hasarının fazla olduğu dönemdir. Hastalığın kötü tarafı, kaybedilen görme siniri liflerinin bir daha geri getirilmesinin mümkün olmamasıdır. Dolayısıyla tanıda gecikme, ileri derecede görme alanı kaybına veya görmenin tamamen kaybedilmesine yol açabilir” diyor.
Riski 6 kat artıyor!
Ailesinde göz tansiyonu olanların çok daha dikkatli olmaları ve her yıl rutin göz muayenesi yaptırmaları gerekiyor. Zira, özellikle birinci derece akrabası (anne, baba, kardeş) glokomlu olanlarda risk 6 kat artıyor. Genetik faktör dışında, 40 yaş üzeri kişilerde, miyoplarda, şeker hastalarında ve uzun süreli kortizon kullananlarda da glokom sıklığı artıyor.
Hastalığın tedavisinde erken teşhisin son derece önemli olduğunu söyleyen Prof. Dr. Can Üstündağ, kronik glokomun erken tanısı için rutin göz muayenesinin şart olduğunu vurguluyor. Glokom sıklığı yaşla birlikte artış gösterirken, insan ortalama ömrünün uzamasıyla birlikte glokom hastalığının kapısını çaldığı kişilerin sayısı artıyor.
Oluşmuş hasar geri çevrilemiyor
Glokom hastalarında tanı konulana kadar geçen süreçte oluşan hasarı geri çevirmek mümkün olmuyor. Göz tansiyonu hastalığının tedavisinde amacın, göz içi basıncını yani tansiyonu düşürmek olduğunu belirten Prof. Dr. Can Üstündağ, genellikle ilk basamakta ilaç tedavisi uygulandığını söylüyor. Bu amaçla damlalar kullanılırken, bu damlaların bir kısmı, göz içindeki sıvı yapımını azaltıyor, bir kısmı ise gözden sıvı çıkışını artırıyor. Damla tedavisinin yeterli olmadığı, diğer bir deyişle damlalara rağmen görme siniri hasarının ilerlediği olgularda lazer ve ameliyat seçenekleri uygulanıyor.