Kimileri için yoldaki herhangi bir adam, bazısı için pantolonunda iki tane ütü çizgisi olan bir adamdır... Halay çekilirken, soldan üçüncü elemanın adımlarını yanlış atması... Bir fotokopi makinesinin kapağından sızan parlak ışık… Düğün alayındaki arabaların yan aynalarına asılan havlular... Ünlü bir köşe yazarının her iki ayda değişen başlık fotoğrafı... Dolma parmaklarıyla en küçük model cep telefonunun tuşlarına basmaya çalışan tıknaz adamın dramı… 'Sayibinden Satlık' levhası ilanlarında bu kelimenin 74 ayrı şekilde yazılıyor olması…
Lokantalarda, şefin arkasında dolaşan 'meze tepsisi taşıyan adam' olgusuna kafa yormak... Yazarken soru eklerini ve dahi anlamına gelen 'de, da' eklerini ayırabilmek… Kim Milyoner olmak ister yarışmasında, arka fondaki seyircilerin korku filmi ışığında mezbahadaki kesilmiş etler gibi görünmeleri... James Dean'in buzdolabından çıkardığı soğuk meşrubat kutusunu alnında gezdirmesi... Her ay gelen kredi kartı ekstresinde, kâğıdın hangi matbaada basıldığını yazan en alttaki minik yazıları okumak... Bir zamanların insan suratlı, ot kafalı çim adam biblolarına şimdi ne olduğunu merak etmek...
Diyebiliriz ki yaşam bir ayrıntılar toplamıdır... Hayatı ıskalamamak ve onu dolu dolu hissetmek için ayrıntıları görebilmek ve yakalamak gerekir... Ayrıntı, incelik demek... Sürprizlerle donanmış bir labirentin kıvrımlarında paniklemeden dolaşabilmenin sırrı ayrıntıdadır... Futbol yazarlarımız neden dümdüz?.. Bilim adamlarımız niçin renksiz?.. Çünkü görebildikleri ve anlayabildikleri şeyler sadece kütlelerden ibaret... Düşünmek ve hissetmek gerekir ki kütlelerin içinde, arasında, derininde fark edilmeyi bekleyen milyonlarca ayrıntı var... Ayrıntıları göremezseniz kütleyi de anlayamazsınız… Tren, öküzler için bir kütle, duyarlı bir insan içinse ömür boyu incelenebilecek muhteşem bir ayrıntılar toplamıdır... Üstelik ayrıntıya bakmak, sorgulamak ve aslında körü körüne kabullenmemek demek…
Ayrıntı, her insanın sürüden ayrılması ve kendisi olması demek...
Aslında sanat ayrıntı demektir...