Bankalar da bir işlem yapmak için güvenlik sorusu ile işleme başlamaktadırlar. Ülkemizde ki en önemli sual, “Annenizin kızlık Soyadı”dır. Bu bizim güvenlik önlemimizdir. Günümüzde bankacılık işlemlerini rahatlıkla yapabilmek için anamızın kızlık soyadını bilmemiz kâfidir. Son yıllarda da bu bilgiye farklı şekilde yaklaşılmaya başlandı. Şimdi bu bilginin ikinci ve beşinci harflerini sormaya başladılar. Artık direkt sormuyorlar, belli ki sıradanlığa yenilik getirmeye çalışıyorlar.
Bankaya giriyorsunuz, din don seslerinin içinde kendinize numara alıyorsunuz. Biz manuel sıralarda daha mesut idik. Bizler sıraya girip, araya adam alıyorlar mı diye kaygılanıp, sonra bir tanıdık gelince çaktırmadan önümüze almaya çalışıp, sıranın o geleneksel tadını çıkarmak istiyoruz. Ama ne mümkün!
Elinize numaranızı alıyorsunuz ve sıranızı takip etmeye başlıyorsunuz. Bir bakıyorsunuz 654 yanıyor, sonra 389, derken 237, 402… Neden bu kadar yüksek rakamlarla devam ederler, hiç anlamış değilim. Her gün bunu resetleseniz de bildiğimiz birler basamağından, onlar, yüzler basamağına doğru ilerlese.
Yaşlı bir amca bu numaralardan şikâyetçi oldu. Dediğine göre tam ona sıra gelirken nedense onun elindeki rakamı geçmiş ve ondan sonraki rakam yanmış. Adamın numarası 443 iken 442 yanmış akabinde de 444 yanmış. Anlayacağınız sistem adamı görmezden gelmiş. Görevli kadın, “Hiç olur mu beyefendi, sizin dediğiniz imkânsız” dese de adamın sinirini almıyordu. “Queematic (kumatik) asla görevini yanlış yapmaz” deyince de amcam queematic’i bilemediğinden siniri daha da artıyordu. “Ben matikten anlamam, sıram geçti benim! Bana inanmıyorsunuz da bu makinaya mı inanıyorsunuz!” dedi. Görevli kadın, “Kredi kartı borcunu mu yatıracaksınız?” dedi. Soruyu kafasıyla onaylayınca amca “ATM’den yapabilirsiniz” dedi bu kez de görevli kadın. “Sen kim oluyorsun da beni bankadan kovup bir başka bankaya gönderiyorsun!” demez mi amca. Kadın ATM’nin banka olmadığını kapının önünde yer aldığından bahsetse de adam artık onu duymuyor, yanı başındakilere ve bankaya her girene kadını şikâyet etmeye başlıyordu.
Bazen arka arkaya numaralar yanar, fakat kimse gişeye yaklaşmaz. İşte o anlarda içinden acaba kalkıp gitsem de işimi görsem diye iç geçirirsiniz. “Acep araya dalsam kimse anlamaz ki! Ya numaranın gerçek sahibi gelirse, o zaman rezil olduğumla kalırım! Yok, canım nereden gelecek? Baksana kimse kıpırdamıyor. Kalkayım ve hızlı adımlarla kendime güvenerek gitmeliyim. Ama çok ayıp olmaz mı? En kötü “Yanlış görmüşüm” der ve yerime tekrar otururum, ne kaybederim ki!”. İşte o sırada birkaç boş sıra numaraları akıp giderken, kendinize durduk yere kızmaya başlarsınız.