Size hepimizin günümüzde kullanmış olduğumuz birkaç buluştan söz edeceğim.
Graham Bell, Telefon (1876)
Telefonun icadını belki bilmeyeniniz yoktur. Bilmeyenler için kısaca söz edeyim. Telefon, bir adamın sevgilisiyle uzaktan iki lafın belini kırmak için bulunan bir buluştur. Yani anlayacağınız üzere kendi çıkarı için icat edilmiş bir aygıttır. Hani diyorlar ya insanlık için bulunan icatlar diye, bunun için söylenmemeli. Graham Bell, sevgilisinin onu aldatmasını önlemek ve onu sürekli takip etmek için bulmuş. Diyelim ki sevdiceği dışarı çıkacak, Graham’a filanca yere gideceğim dediğinde, Graham onun eve geliş süresini hesaplayarak onu aramalara başlayacaktır. Kendi eviyle onun evine hat döşemesindeki amaç bundan başka türlü açıklanamaz. Sevgilisi de bu jeste (buluşa) karşılık ve atacağı havasının miktarının da çok olması sebebiyle Graham’ı aldatmayacaktır. Tüm mesele budur. Çünkü kimin yâri onunla görüşebilmek için icat yapmış? Graham Bell buna rağmen aldatılmayacağının garantisi olmadığını düşünmüş olmalı ki onu habire aramış. İcat dediğin öyle olmaz. Telefonla ilgili en güzel icattan bahsedeyim. Almanya’da yaşayan vatandaşımız buzdan ürettiği jetonlarla telefon kulübelerinde dilediğince konuşuyormuş. Asıl icat budur!
Martin Cooper, Cep Telefonu (1973)
Martin Cooper cep telefonun bulduğunda, buluşunun teknolojiyle daha da gelişeceğini ve küçüldükçe küçüleceğini belki de düşünmüştür ama telefonun bir posta güvercininin sırtında uçacağını hayal dahi etmemiştir.
Bartın Cezaevi’nde kule nöbetçilerinin dikkatini, süzülerek avluya inen iki güvercin çekmiş. Kuşların sırtlarında birer cisim yer alıyormuş. Birisi cep telefonun sırtlamış, ötekisi de yedek bataryayı. Bu duruma anlam veremeyen nöbetçiler, cezaevi yönetimini uyarmışlar hemen. Sırtlarında koli bandıyla SIM kartlı bir telefon ve yedek batarya yapıştırılmış olan güvercinler yaka paça yakalanmışlar. Çağımızın haberleşme aracı, en eski haberleşme aracının sırtında uçuyor. Ama herkesin kafası bir yere kadar çalışıyor. Ben olsam yedek batarya yollayacağıma şarj aletini yollardım. Nihayetinde batarya her bittiğinde içerdeki rahatça doldursun. Belki de başka bir güvercinin de sırtına şarj aletini yüklemişlerdir, o da rahatsızlanıp bir yere düşürmüştür.
Thomas Edison, Ampul (1880)
Edison icadını bir kere de hemencecik bulmuştur, demek isterdim ama maalesef ki bininci denemesinde başarmıştır. Edison’a sormuşlar, “İlk dokuz yüz doksan dokuz denemeden pişman mısınız? Diye; o da, “Hayır, o denemelerdeki yanlışlar olmasa ampulü bulamazdım” demiş. Adam hiçte utanmadan bu açıklamayı yapmış. Bu buluş değil ki, sabırdır. Kimse bir şeyi bulmak için bin kere denemez. Hele ki şuncacık bir icat için. Aslında bizler de bin kere denesek çok şey bulabiliriz. Edison’un tek başarısı varmış, o da azmiymiş. İyi ki dokuz yüz doksan dokuz kere yanlış yapmışsın da bizi aydınlatmışsın Edison. Ne kadar çok yanlış yaparsak, insanlık için o kadar büyük bir icat yapmış olabiliriz. Edison, sen bunu bize öğretmiş oldun.
Karl Benz, Benzinli Otomobil (1880)
Bu gerçekten çok güzel bir buluş olmuş. Biz erkekler için bulunmuş favori icattır. Kadınlar da araç kullanmakta, fakat araç hakkında bizler kadar sohbet etmezler. Bizler için konuşulmaya değer bir icattır. Her erkek araba tutkunudur. Karl Benz, benzinli arabayı icat etmiştir. Araç deyince akla bizimde buluşlarımız gelmektedir. Vurdurmayı, arabayı uzun süre boşta kullanmayı, yokuşlarda kontak kapatıp inmeyi, bir depodan hortumla emdiğimiz benzini başka bir depoya aktarmayı da biz bulduk. Bu alanda hiçte yetersiz değiliz anlayacağınız.