Ağustos böceğinin hikâyesidir, bu… Ağustos böceği zamanında, böcek bilmiş karıncanın kapısını çalmış… Karınca kibirli bir şekilde kapıyı açmış… Ağustos böceği pişkin bir şekilde ihtiyaçlarının listesini sunmuş… Karınca da öfkelenerek;
“Sende zamanında çalışsaydın, seninde olurdu. Maalesef, listende yer alan ihtiyaçlarını veremem! Bir de virüslü virüssüz mü bilmeden, yerde bulduğun maskenin üzerine yazmışsın! İnsanlar tedbir almıyor, bari biz tedbiri elden bırakmayalım! Hoş sende kafa nerde! Bakma bana alık alık!”
“Sensin alık! Kafa mı bıraktın böcekte, çenen düştü yine senin! Böceğe bak sen, çalışınca oluyor mu? Vay be, neler duyuyorum! Kırk gün düşünsem aklıma gelmezdi! Sende eldiveni nerden buldun? Temiz midir değil midir biliyor musun?”
“Ben, sen miyim? Gündüz kaynar su birikintisine attım, gece de aldım. Virüs falan kalmamıştır. Fiziksel mesafemize dikkat edelim, lütfen!”
“Sosyal mesafe değil miydi o?”
“Sosyal mesafe, haşeratlarla görüşmeme anlamına geliyor. Kendi halinde böcek olmanı istiyorlar. Hem sen zaten bu kurala maşallah hiç uymadın. Partiler yaptın!”
“Sen de gelip katılsaydın, partime! İlla davetiye göndermem mi gerekiyordu? Ben de seni kendime yakın hissediyordum… İnanır mısın, sana çok kırıldım. Bir tane yakın gördüğüm böcek sendin, sende beni en mutlu günümde yalnız bıraktın! Az biraz böcek olsaydın, yanımıza gelirdin! Ben beni böcek yerine koymayan senin, kapına gelmişim, utanmadan naz yapıyorsun! Çok ayıp, az biraz akıllı ol! Her şeyden geri kalma! Ne oldu, çalıştın da ne oldu? Tek başına yiyorsun… Mutlu musun? Yok! Sıkılıyorsun, benimle birlikte eğlenseydin, dişi böceklerle haşır neşir olsaydın, yaşıyorum derdin… İyi bol stok yapayım tavrın, nereye kadar! Bari paylaş da, böceklere bir iyiliğin dokunsun… Dualarını alırsın, günah değil mi! Bir böcek yerken, diğer bir böceğin bakması… Ne oldu, kal mı geldi! Ne zaman vazgeçersen, ben kapının önünde olacağım… Kapı mı? Olur, o kadar saçmalamam, bir an insanlaştım… İnsan derken biraz içim ürperdi…”
“Bu kadar mı? İyi çalışmışsın… Ama beni ikna edeceğini sanıyorsan, yanılmıyorsun… Gel buraya kardeşim! Ühü ühü hühühühü!”
“Ağlama, beni de ağlatacaksın! Kusura bakma, dişilerle eğlendiğim için! Özür dilerim, bir daha olmayacak! Artık seni yalnız bırakmayacağım, birlikte çalışacağız.”
“Sana güveneyim mi?”
“Tabi ki güvenebilirsin. Şimdi içeri gelebilir miyim?”
“Hadi gel içeri buyur… Bir şeyler yiyelim, muhabbet edelim…”
“Tamam, seni mi kıracağım…”
“Eee nasıldı dişiler? Anlat bakalım…”
“Oğlum müthiştiler, öyle böyle böcek değillerdi…”