''Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar'' demiş ya atalarımız , ne güzel demişler. Eskiler hep haklı çıkıyor. Büyük öngörüye, tartışmasız haklılığa sahipler. Tecrübe, deneyim, yaşın kamele ermesi büyüklerimizi her konuda hep haklı çıkarıyor .
Doğru söylemek, doğruyu konuşmak ve karşılığında kovulmak. Mükafat gibi bir şey değil mi? Her birimizin yaşantısında gelip geçen döngüler bunlar. Günümüzde doğruyu söylemek her ne kadar her babayiğdin işi değilse de, kovulmakta aynı şey. Yeni nesil , hele de teknoloji bağımlıları başına buyruk yaşam içindeler. Bu mantık günümüz şartlarının, sosyo ekonomik yapının getirdiği olumsuz değerlerdir. Bu yönde uyarıcı olan büyüklerimiz ise düşman belleniyor . Buna günümüzde 'kutup çatışması'' deniliyor. Yani biraz daha sıcak ve esnek bir ifade.
Oysa büyükler haklı çıkmıyor mu yaşanan her olayın sonunda.?
Doğru söyledikleri için çoğu kez küçüklerinin, çocuklarının gözünde öcü olmuyorlar mı?
Doğru söyleyip kovulmak günlük yaşantımızda, siyaset dünyasında, ticaretin odağında, ikili arkadaşlık içinde, ailemizde, iş hayatımızda sürekli var olan olgu değil mi?
Doğruyu söyleyip uyaranları düşman bellemiyor muyuz? Maalesef tüm bunların hepsi günlük yaşamımızın bir parçası haline geldi.
Bir bürokrat kalkıp ülkenin kötü gidişinden dem vurur, makamından kovulur. Bir antrenör tranfser ister, yönetimin başarısız olduğunu söyler kulübünden olur. Bir öğretmen öğrencisinin haylazlığından dert yanar, kalleşçe bıçaklanır. (Gebze'de örneği var.) Bir baba çocuğuna yanlışlıkları anlatır , çocuğu babaya diş biler.
Günümüzde arkadaş çevresinde ise doğruyu söylemek tam bir yürek işi olmuş. Bir büyüğü arkadaş çevresinin yanlışlığından bahsedip uyarınca , tebrik beklerken kovulan oluyor. Hayat zor, şartlar zor, gençlik dengesini kaybetmiş.
Mesela bir küçüğünüze, bir tanıdığınıza , bir çalışanınıza, bir arkadaşınıza , bir dostunuza kendiyle ilgili doğruları söyleyin bakalım nasıl tepki göreceksiniz. Kovulacak mısınız, takdir mi edileceksiniz. Takdir göreceğinizi sanmıyorum, kovulan siz olacaksınız.
Uyarın ve deyin ki : ''Bak sen işinde başarılı, zeki , akıllı,istikbali olan birisin. Kendini işine ver, işinde yüksel, proje geliştir, büyü , çok daha büyü. '' Sonra da devam edin , ''Bak , arkadaş çevren yanlışlıklar içinde. Sana yakışmayacak hayat sürüyorlar. Tiktok'da şov yapan, ifşayı sevenlerle ne işin var. Hergün gezmeler tozmalar, evine geç gitmeler, araba gırgır şamatalar yapanlarla takılma, kes arkadaşlığını.''
Yani tüm samimiyetinizle , içtenliğinizle uyarın, bakalım ne tepki göreceksiniz. Ben söyleyeyim size. Bağışıklık kazanmış birliktelikler yüzünden siz düşman bilinecek, doğruları söylediğiniz için de kovulacaksınız. Bu yazdıklarım yine maalesef gençlik dediğimiz zamane nesilde var.
Oysa ülkemiz gençlerden çok şey bekliyor. ''Gelecek gençlerindir '' diyoruz ama arkasından da ''hangi gençlerin'' diye sormuyoruz. Doğruları görmüyor, hayatı toz bembe sanıp at gözlüğüyle bakıyoruz. Gençlere yeterince sahip çıkıyor muyuz, onları denetleyebiliyor muyuz, onları yarına hazırlayabiliyor muyuz.? Kesinlikle bu yönde mücadele edenler de vardır. Bundan eminim, ancak gördükleri tepkiler , gençlerin şuursuzca refleksleri büyükleri yoruyor, soğutuyor, uzaklaştırıyor.
Yeni nesil Tiktok'ta göbek şovu yaparken, İnstagram'da günde on sevgili değişirken, Facebook'ta her önüne gelene yavşarken, arabalarda elde kutu bira tur atarken, dağda bayırda akran kovalarken siz yine de koruyucu olmaya çalışın. Sonra da 'sosyal medyanın' öneminden övgüyle bahsedip , ' gençlik nereye gidiyor '' diye sorun.
Siz sordukça, siz konuştukça kovulan siz olacaksınız. Yazık ki çok yazık.