Çocukluğumuzda bağımlılık yapan bir oyunumuz vardı. Sokak oyunu. Hatırlayanlar olacaktır. Üç beş çocuk toplanır oynardık. Nakaratı tekrarlaya tekrarlaya döner dururduk. Gözlerimizi mendille kapatırdık.
‘’Yağ satarım bal satarım ustam ölmüş ben satarım’
O günden beri yağ ve yağcılar her daim dikkatimi çekmiştir.. Hatta o kadar ki, yağ’ın nasıl imal edildiğine, sofralarımıza nasıl geldiğine bile kafa yorduğum olmuştur.
Tere yağı
Sıvı yağ
Margarin
Zeytin yağı
Mısır yağı
Domuz yağı vs.
Yağın önemini fark ettiğim bir konuda kuyruk dönemidir. Kuyruk yağından bahsetmiyorum, bir kilo yağ almak için saatlerce bakkal önlerinde oluşan kuyruklar.
Yağın karaborsa olduğu yıllar. Demirel’li yılar. Erbakan’lı, Ecevit’li yıllar.
Bir de motor yağları var.
İnce yağ, fren yağı, hidrolik yağı. Sakıncalı olanı ise on numara yağdır.
Ülkemizde yağın yeniden konuşulduğu dönem ise AK Parti iktidarına rastlar. Yağın bollaştığı, marketlerin tıka basa dolu olduğu, yağ kuyruklarının tarihe karıştığı AK Parti’li yıllar.
Yani muhalefetin iktidarı, ‘Vatandaşı bir kilo yağla, bir kutu şekerle, bir torba kömürle kandırıyorlar’’ dedikleri dönem.
Biz çocukluğumuzda ‘Yağ satarım bal satarım’ tekerlemesiyle büyürken, yağ satana yağcı, hatta yağ satmadan da yağcı olunabileceğini öğrendik.
Yağ satana yağcı denilmesi normal.
Peynir satana peynirci, su satana sucu, karpuz satana karpuzcu denildiği gibi.
Bir de adam satanlar var.
Kadın satanlara pezevenk,
Arkadaş satanlara kalleş,
Vatanı satanlara hain denilir.
Yağ satmadan yağcı grubuna girenler menfaatçi olanlardır. Çıkarcı, riyakar, günü birlik ilişkiyi benimseyenler, güvensiz kişilerdir. Çıkarları için şirin görünen, karşısındakini allayıp pullayan, yıkayıp yağlayan, menfaat elde edenlere yağcı da denilir.
Yani bir insanın yağcı olması için illa yağ satmasına, yağ fabrikası bulunmasına gerek yok.
Yağcı her zaman yağcıdır.
Yukarıda yağ kuyruklarının olduğu yıllardan bahsettim. Muhalefetin de AK Parti’yi vatandaşa yağ dağıtmasını eleştirdiğinden.
Bunları yazarken de aklıma Lütfü Türkkan geldi.
Ne alakası var demeyin.
Sonuçta Türkkan’ında yağ fabrikası var. Dilovası’nda ayçiçeği yağı üretiyor. İç ve dış piyasaya satıyor. Allah daha çok versin. Yalnız Türkkan’ın bir farkı var; o, ürettiği yağların ambalajına kendi fotoğraflarını basıyor. Şişelerde Gündoğdu resimleri yok, çiçek resimleri yok, kendi resimleri var.
Ve onları ev ev gezip vatandaşa dağıtıyor, hediye ediyor. Binlerce litre yağ bedava.
Peki Türkkan, niçin bugüne kadar yağ dağıtmadı da şimdi dağıtıyor derseniz…
E onu da siz düşünün.