Tahsin Tarhan’la tanışıklığımız 2009 seçimleri öncesine dayanır. Darıca Belediye Başkan aday adayıydı. Ben ise Sefa Sirmen’in danışmanı. Yoğun bir seçim süreci geçiriyorduk ve he fırsatta fikir paylaşımlarında bulunuyorduk.
İtiraf etmeliyim, aday olmasını çok istiyordum. Ondaki müthiş heyecanı, çevresine yaydığı olağan üstü enerjiyi gördükçe , CHP’nin Darıca’da Tarhan’la seçimi kazanabileceği düşüncem ağır basıyordu. Bu düşüncemi gerek Sirmen’e, gerekse dönemin Genel Başkanı Deniz Baykal’a aktarmıştım.
Özellikle Sirmen’le her gün beraber olduğumuz için Tarhan’ı anlatmam daha kolay oluyordu. Kaldı ki Sirmen’de Tarhan’ı istiyordu ve ismini genel merkeze vermişti.
Henüz adaylar netleşmemiş, isimler açıklanmamıştı.
Bir gece, sanıyorum saat 23.30 gibi, (Sefa Sirmen’in de bilgisi doğrultusunda) Genel Başkan Deniz Baykal’ı evinden aradım. Hal hatırdan sonra konuyu adaylara getirdim. Baykal çok kısa, net ve kati soruyor veya cevap veriyordu.
‘’Kocaeli’nde durumumuz nedir, kimlerle ne olur?’’ diye sordu Baykal.
‘’Sayın Genel Başkan’’ diye söze başladım. Tahsin Tarhan’dan bahsettim, önerdim.
Sonrasında İzmit’e geldi Baykal.
Seçim otobüsünde Baykal’ın dışında Önder Sav, Sirmen, il Başkanı, iki koruma polisi ve bu satırların yazarı vardı. Ön koltukta oturan Baykal toplantı salonuna giderken halkı selamlıyor, bende mikrofon elimde anonslar yapıyordum. O durumda bile Tahsin Tarhan’ı fısıldadım kulağına.
Ya fısıldamalarım işe yaramadı, ya çok fazla fısıldamış olmalıyım ki Tahsin Tarhan aday gösterilmedi. Kısmet değilmiş beklide.
O günden sonra medeni ölçüler içerisinde ilişkimiz devam etti Tarhan’la. Daha yakından tanıdım. Çıraklıktan sanayiciliğe yükselen yaşamını mercek altına aldım.İmrendim, takdir ettim.
Ve bir kez kırıldım Tarhan’a..
İncindim, gönül koydum. Fevri davrandım, gazetecilikle duygusallığımı birbirine karıştırdım. Ticari bir girişimim destek bulmayınca üzüldüm. Sonra uzaklaştım.
Fakat o uzaklaşmada bile onun insani boyutuna hep yakın oldum. Adım adım takip ettim, izledim siyasi çalışmalarını. Hatta yazılarımda çok sert eleştirilerim de oldu. Hiçbir gazetecinin yazmaya cesaret edemeyeceği üslupla verdim veriştirdim.
En son bir yazım vardı… ‘’Tarhan listeye girer, vekil olur ’’ diye yazmıştım. Nitekim listeye girdi, seçilebilecek noktada. Seçilir, vekil de olur. Bundan da eminim.
Bugün ziyaretimize geldi.
Vicdanımın sesi ağır bastığı için bu yazıyı kaleme aldım. Ezildim. Konuşurken gözlerinin içine bakmamaya gayret ettim. Vurun abalıya yaptığım için üzüldüm,sıkıldım.
Onda bir şeyi gördüm; siyasete girdiği ilk günün heyecanı sözlerine yansıyordu. Dört yılda beş seçime girmişti ama, ilk kez bu denli kararlı ve kendinden emin gördüm. Oturuşu, bakışı, sözcük hakimiyeti tam bir mebus edasındaydı.
Kendisi 3’üncü sıra adayı.
Lakin 5’inci sırada olsaydı da yine mebus olabilirdi belki. Zira acayip kararlı bir Tahsin Tarhan gördüm. Belki o zaman kendinden başka iki arkadaşını da götürebilirdi. Fakat bana göre sadece kendisi gidecek bu durumda.