Sevgili Şakir...
Birbirimizi iyi tanırız, huylarımızı biliriz. Ama bilmediğim, hatırlayamadığım bir şey var ; Seninle ne zaman nasıl tanıştık da kardeş olduk. Düşünüyorum , hatırlayamıyorum bir türlü. Demek ki epey olmuş, ya da ben yaşlanmışım Şakir. Öyle ya, ta ortaokul yıllarıydı sanırım.
O gün bugündür kardeştik...
Beni çok iyi tanırsın Şakir, kimsenin arkasından konuşmam, kolay kolay üzmem. Lakin hep üzülen ben olmuşumdur, şimdi olduğu gibi.
Şakir, bugün hem meslek ilkemi , hem de karakterimi bozacağım ve ilk kez bir insanın arkasından konuşacağım. Senin arkandan konuşacağım Şakir. İster kız, ister küs. Gerçi bilirim ki, gülen yüzünle, göbeğini kaşıya kaşıya yine her sözümü alttan alacaksın , ''Ercan'ım nasıl biliyorsan öyle yap'' diyeceksin...
Şakir, hayatım boyunca bana ''Ercan '' diye hitap etmeyen tek kişinin sen olduğunu bilmem ne güzel. Bal damlayan agzından her daim ''Ercan'ım'' diyordun ya bana, ne de güzel yakışıyordu kardeşliğimize...
Sahi ''kardeş'' ne demektir Şakir?
Kardeş, kan bağıyla bağlı olana, istemiyerek olsada aynı anne-babadan gelen soy ağacına denilirdi değil mi?
Ya bizim ki, ya biz neydik Şakir?
Kardeşten öte değil miydik? Aynı anne-baba şart değildi kardeşliğe değil mi? Dostluğumuz , kardeşliğimiz test götürmeyecek kadar güçlüydü değil mi?
Peki, insan kardeşini üzer mi, insan kardeşine içini yakacak şaka yapar mı, insan uzun yolculuğa çıkarken kardeşine haber vermez mi Şakir?
Bak Şakir, lisede başımın tatlı belasıydın... İçinde sadece zeytin olan çeyrek ekmeği bile bölüp öğlen yemeği niyetine karnımızı doyururduk o yıllar . Tiyatro sahnesinde benden daha iyi rol kestiğin için, hatta daha karizma göründüğün için içten içe kıskanırdım seni. Bak bunu da ilk defa söylüyorum...Hadi patlat bir kahkaha daha Şakir.
Hatırlar mısın, bir gün sana ''Şükrü'' diye seslenmiştim de dönüp bakmamıştın. ''Ben Şakir'im, Şükrü değil. Şükrü ismini evleneceğim zaman eşime bıraktım.'' demiştin daha 19 yaşındayken. Evlilikte bile başıma bela olmadın mı Şakir? Henüz 24'ümde başımı bağladığında, ''Sen evlen, sıra bende '' dediğinde aradan tam on sene geçmişti Şakir.
Sevgili Şakir; Meslek hayatımda da bilirim hep yanımda oldun. Gece-gündüz demedin her darlığımda koştun bana. Elinde fotoğraf makinesi haber kovaladın benim için, köşe yazarlığı yaptın renk katmak için gazeteme. Sadece bana mı, tanıdığın tanımadığın herkese el uzattın, dertdaş oldun, kimine abi, kimine amca-dayı, kimine arkadaş... Ne çok severdin Gebze'yi, hele de Çayırova'yı... Yenimahalle'nin hizmet almasında, Çayırova'nın önce belde sonra ilçe olmasında senin ne çok payın, emeklerin var bilirim. Siyaseti de zaten adaletsizliğin önüne geçmek, halka hizmet gelmesini sağlamak için tercih ettinden de eminim.
Şakir; Bugün çok uzaklara, ''Cennet'' denilen kutsal memlekete gittiğini duydum. Son yolculuğuna gelemedim, bedenen yanında yoktum.. Bu konuda hakkını helal et kardeşim. Zira dayanamzdım, kalbim kaldıramazdı, gidişine seyirci olamazdım, af et.
İki gündür ben, bende değilim Şakir... Sen gittin, ben de ruhen bittim. Yazamıyorum, lal oldum, us'um durdu, göz çanaklarım kurudu Şakir. Hani bazen takılırdın bana, ''Çok gaddar adamsın, hiç ağlamaz mısın sen, birgün ağladığını göremeyecek miyim'' derdin ya... Bak, ağladığımı yine göremedin Şakir.
Hatırlıyor musun, yirmi gün önce gece saat 23.30'du en son konuştuğumuzda, bilemezdim ki son kez seslerimizi duyduğumuzu. Evdeydin. Karantinadaydın . ''Ercan'ım bu illetin şakası yok. Dikkat et kendine, maskesiz dolaşma, sokaklarda olma, herkesten uzak dur..'' telkinlerin halen kulaklarımda. İki gün sonra hastaneye kaldırıldığını öğrenince de inanamamıştım.
Sevgili Şakir;
Sen hastanedeyken Reyhan'la konuştuk bir çok kez. Durumunu hep takip ettim etmesine de , elden bir şey gelmiyordu kardeşim. Daha iki gün önce Reyhan'a sordum yine seni. ''Ercan abi, ilaçlar yavaş ilerliyor.'' dedi kızcağız, karşılklı moral verdik birbirimize.
Ve dün...
Dün Reyhan'ı yine aradım, ''Doğru mu'' diye sorabildim sadece... ''Doğru abi'' dediğinde ben de öldüm seninle.
Şakir;
Mümin olduğuna şahitim... Bir karıncayı bile incitmediğine şahitim. Dünyanın en güzel insanı olduğuna şahitim. Vatansever, ülkücü, milliyetçi olduğuna şahitim. İnsan sevdalısı olduğuna şahitim. Sigara-alkol kullanmadığına şahitim. Harama uçkur çözmediğine, harama el uzatmadığına şahitim. Orucunu tuttuğuna, abtestli gezdiğine şahitim. Hayatında hiç yalan konuşmadığına, riya yapmadığına, kimseyi kırmadığına şahitim. Dil, din, mezhep ayrımı yapmadan Allah'ın yarattığını Yaradan'dan ötürü sevdiğine şahitim.
Ne mutlu sana Şakir; ahiret kapısına binlerce dostunun duaları ve helallikleriyle gittiğini bilmeni isterim... İkili fotoğrafımızı büyütüp odama asacağım, yanına o çok sevdiğin sade sodadan koyacağım. Hani olur ya , tüm bu olanlar hayalse ve ben rüyadaysam , uyandığımda karşılıklı kahkaha atalım diye...
Kalbimdesin, hep orada kalacaksın Şakir.
Sen ne güzel insandın öyle Şakir'im..!