Biz bu yazıyı kaleme aldığımızda gözaltına alınanlar her herkesin bildiği isimlerdi.
Siz bu yazıyı okurken isimlerin sayısı muhtemelen artmış olacak. Hiç beklenmedik gelişmelerde kendini gösterecektir. Zira yayılan bilgiler o yönde.
Türkiye’yi sarsan ‘’Büyük Rüşvet Operasyonu’ndan ‘’ bahsediyorum. Önce göz altına alınan isimlere tekrar bakalım. Ardından çok kısa ve öz notlarla değerlendirmemizi yapacağız.
- Reza Zarrab (Azeri işadamı), Barış Güler (İçişleri Bakanı Muammer Güler’in oğlu), Salih Kaan Çağlayan (Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ın oğlu), Abdullah Oğuz Bayraktar (Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın oğlu), Süleyman Arslan (Halk Bankası Genel Müdürü), Mustafa Demir (Fatih Belediye Başkanı), Emrullah Turanlı (Taş Yapı Yönetim Kurulu Başkanı), Osman Ağca (Yorum İnşaat’ın sahibi), Hüseyin Avni Sipahi (Eski İmar Komisyonu üyesi), M.B.K. (Zafer Çağlayan’ın Özel Kalem Müdürü), O. K. (Zafer Çağlayan’ın danışmanı), S.S. (Erdoğan Bayraktar’ın danışmanı), M.A.K. (Çevre Bakanlığı Genel Müdürü), Y.Ç. (İstanbul 2 Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürü), R.Ş. (2 Numaralı Yenileme Alanı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürü), G.A. (İstanbul 4 Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürü), Y.Ç. (5 Numaralı Koruma Kurulu Üyesi) ve H.B. (Mimar)
Suçlamalar ise “ihaleye fesat karıştırmak, rüşvet vermek, hayali ihracat yapmak, kara para ve altın kaçakçılığı, usulsüz imar düzenlemesi yapmak ve kültür-tabiat varlıkları kanununa aykırı hareket etmek.”
Bu iddiaların her biri çok önemli.
Özellikle ‘’rüşvet ve kara para aklama’’ bölümü . İktidarı zorlayacak, beklide sallayacak asıl iddia bu ikisidir.
İddiaların somut verilere dayandığına yönelik genel kanı ise Zekeriya Öz’ün Koordinatör Savcı olarak görev almasından kaynaklanıyor. Malum Öz, Ergenekon ve Balyoz gibi çok önemli ve çok boyutlu operasyonlara imza atmış bir savcı.
Yani deneyimli, birikimli, belgeye dayalı çalışma sergileyen bir savcı. O yüzden iddiaları ciddiye almak gerekiyor.
Bu işin altından daha başka neler çıkacağını göreceğiz. AKP-Cemaat savaşı mı, Devlet operasyonu mu, Okyanus ötesinin iktidara el koyma girişimi mi?
Bu soruların cevabı da soruşturma sonunda elbette ortaya çıkacak.. Lakin benim dikkat çekmek istediğim asıl konu farklı. Diyelim ki , bu sorduğum soruların hepsi işin içinde olsun. Burada iktidarın izlemesi gereken yol; ‘işin sonu nereye giderse gitsin devam’ mantığında olmalıydı.
Ancak emniyete yapılan ‘görevden alma’ operasyonu iktidar için doğru bir karar olmadı. İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Müdürü Ömer Köse, Organize Şube Müdürü Nazmi Ardıç, Mali Şube Müdürü Yakup Saygılı, Asayiş Şube Müdürü Ertan Erçıktı ve Kaçakçılık Şube Müdürü Tuğrul Turhan’ın henüz işin başında görevlerinden alınmaları ne anlama gelir., toplumda nasıl bir intiba doğurur ?
Şimdi kamuoyu bu soruyu tartışacaktır...
Belki de, ana operasyonun önüne polisleri görevden alma konusu geçecektir.
Öyle ya, madem kendine ve yapılanmana güveniyorsun, bırak polis gidebildiği noktaya gitsin. İçinden ve altından kim çıkarsa çıksın, ak ile kara ortaya çıksın.
Görünen o ki; bu mesele daha çok gemi yakacak.
Bakalım soruşturmayı yürüten savcıların durumu ne olacak.? Demokrasi ve yargı bağımsızlığına ne kadar sadığız.!
İktidarın büyük sınavıdır bu.
Yazımızı bir soruyla bitirelim; Sizce 137 milyon lira rüşvet veren bir insanın beklentisi kaç milyon liradır?
... Ve , 87 MİLYAR Euro kaç katrilyon eder?