Doğal afetlerle yatıp kalktığımız, dış mihrakların hainlikleriyle boğuştuğumuz günümüzde, ülkemizin içinde bulunduğu ciddi bir sorun daha var. .. Bu sorun, sorun olmaktan çıkıp adeta kangrene dönmüş , kanayan bir yaradır. Bir an önce pansuman edilmesi, ameliyat masasına yatırılması gerekir.
Cezaevlerinden bahsediyorum.
Hatırlayınız; 2014 yılında başlayan 'çözüm süreci' içerisinde cezaevlerinin içinde bulunduğu sorun ve sıkıntılar, o yönde atılması düşünülen iyileştirme çalışmaları uzun süre kamuoyunun gündemini meşgul etmiş, ilgi odağı olmuştu. Kimileri ''af '' , kimileri ise ''genel af' beklentisi içindeydi. Yüz binlerce mahkum ve milyonlarca mahkum yakınları büyük bir heyecan ve bekleyiş içerisine girmişlerdi. Ancak , iktidarın tüm samimi çabalarına karşın , bölücü terör örğütünün yine kalleşliklere bürünmesi sonucu (başlarken biten çözüm süreci ), af beklentisi içinde olan kader mahkumları bir kez daha hayal kırıklığı yaşamışlardı.
Ülkemizde cezaevleri ciddi bir yaradır. Buğün geldiğimiz noktada gerçek bir yaradır.
Hatırlayalım...
AK Parti iktidarının , (Adalet Bakanlığı'nın) yürüttüğü 'ceza infaz yasası' , geçtiğimiz genel seçimlerde yine mahkum ve yakınlarının umudu olmuştu. ''Çıktı ,çıkıyor, çıkacak'' denilen infaz düzenlemesi tam yürürlüğe girecekken , bu kez MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin ''Genel Af olsun'' çıkışı , aslında bir kez daha beklentileri sürüncemeye bıraktı.
Bahçeli'nin çıkışı ile yeniden hareketlenen cezaevlerindeki mahkumların gözleri pencereye, elleri tencereye daldığı anda , Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın aksi açıklamaları mahkum sorunlarını bir kez daha rafa kaldırdı.
Git-gel'leri yaşayan cezaevi sorunu bu ülkede bir an önce çözüme kavuşturulması gereken bir meseledir. Resmi verilere göre Türkiye'de halihazırda 286 binin üzerinde hükümlü var. Bunların aileleri, sevenleri, yarenleri derken koskoca on milyonluk bir kitleyi ilgilendiren bir gerçek duruyor ortada.
Elbette ''genel af'' olsun demiyorum.
''Her hükümlü veya tutuklu yararlansın '' demiyorum.
Gerçekten ''kader mahkumu '' dediğimiz bir potansiyelin olduğu da başka bir gerçek.
Bugün cezaevlerinde potansiyel fazlası bir nüfus yatıyor. Aslında 'yatıyor'' demek ne kadar doğru bilemiyorum, zira yatamıyorlar. Çünküüst üste yatıyorlar, ranzaları nöbetleşe kullanıyorlar, yer yataklarında, kapı altlarında, maltalarda yatmaya çalışıyorlar. Çünkü cezaevleri hınca hınç dolu, koğuşlar dolu, nezarethaneler dolu, revirler dolu... Dolu da dolu.
Peki bu sorun nasıl çözülür.?
İşte asıl mesele bu.
Çok akli, çok gerçekçi ve de çok hakkaniyetli bir düzenleme ile cezaevleri sorunu çözüme kavuşabilir. Yapımı devam eden 35 yeni cezaevi de sorunu çözmez. Çözümün yolu, cezaevlerini rahatlatmaktan geçer.
Terör suçlularını, tecavüzcüleri , kadına şiddeti bir tarafa koyun.
Geri kalan suçları kapsayan, yeni bir düzenlemeyle af etmeden, ama yükümlülükleri artırarak cezaevleri pekala rahatlayabilir.
Velhasıl hergün başka bir telden çalmanın, sabah-akşam birbiriyle çelişkili beyanatlar vererek mahkumların hayalleriyle oynamanın kimseye kazanımı olmaz. Hele de bu saatten sonra siyaseten hiç olmaz.
Bu sorunun yolu, ivedilikle infaz düzenlemesinin yürürlüğe girmesinden geçer.