Cuma gününden beri eş dost telefonla, okurlar ise e -posta yoluyla soruyorlar; ‘Tosunoğlu‘nun vefatıyla ilgili yazını göremedik, yazmadın.’’
Evet, doğru.. Yazmadım, yazamadım.
Yazmam gerekirse neler yazardım, bilemiyorum. Yazmaya çalışsam, yazabilir miyim onu da kestiremiyorum. Tosunoğlu değil de ben ölseydim, acaba Tosun’um iki gün sonra mı yazardı beni, ya da sıcağı sıcağına mı, bunu da bilemiyorum. Fakat ben ölseydim, Tosun’umuzun benden çok daha fazla acı çekeceğini tahmin edebiliyorum. Benden çok daha fazla duygusal, çok daha fazla dost canlısı, çok yüksek derecede arkadaş sevdalısı olduğunu bilirim.
Merak eden dostlara verdiğim tek satır cevaptan yola çıkarak devam etmeye çalışacağım.
Yazamıyorum, yazmadım..
Zira ‘ölüler yazamaz’
Evet, ben yazamıyorum… Çünkü ölen aslında Murat Tosunoğlu değil, bendim. Tosunoğlu gitti. Sadece ofisinin adresini değişti, belki başka bir caddeye taşıdı gazetesini.. Ne bileyim belki de Bandırma’ya, Hamaş’a geri dönmüştür.
Ama ben öldüm…Yazamıyorum işte.
Gazetecilikte 34 yılı devirmek üzere olan , sözde Duayen denilen ben…
Yarım asırlık yaşamını yazarak idame ettiren ben.. Bir köşe yazısının en ağır ve kralını bir saatte sallayıp atabilen ben… Yazamıyorum.
Zira ‘ölüler yazamaz’
O gün musalla taşında son kez göz göze geldiğimizde, mikrofonda cemaate hitap ederken söylediklerime içerlendi sanki. O olsaydı ayakta, ben olsaydım tabutta belki çok şey söylerdi hakkım da . Beni yere göğe sığdıramazdı. Yüksel Ercan bile ölse aynı şeyi ona da yapardı. Kelime dağarcığının son demine kadar anlatırdı bizleri. Oysa ben yapamadım, sadece şunları söyleyebildim cemaate.
‘’Gazetecilik haber yazmak, haber yaymak değildir. Gazetecilik yazdığının ve savunduğu fikirlerin arkasında olabilmek, dik durabilmek, toplumun hakkını ne pahasına olursa olsun ödün vermeden savunup mücadele etmektir. Tosunoğlu böyle bir gazeteciydi. Haksızlık karşısında anarşist ruhlu bir solcu, ülkesi için canını verebilecek kadar da bir milliyetçiydi. Yerdeki karıncanın da , yere düşen bir yaprak dalının da hakkını sorgulayan ve kollayan insandı. Haklı olduğunu bildiği halde karşısındakini kırmayacak kadar mütevazi, insani değerleri yüksek bir dosttu. Mizahi yanıyla gönüllerde taht kurmuş bir insandı. ’’
Bu cümleler yeterli mi Tosun’um için..
Elbette değil. Sayfalar, kitaplar yetmez ki onu anlatmaya.
Eğilmeyen bir gazeteciydi. El pençe durmayan bir adamdı. Güç karşısında ceket düğümlemeyen bir devrimciydi. O, bizim kısa boylu büyük yürekli canımızdı.
O yüzden o, Murat Tosunoğlu’ydu ya.
O gitti, ben bittim. Yaşayan bir insanın yalnızlığa açılan kapısıdır çaresizlik. O yüzden yazamıyorum.
Zira, ölüler yazamaz.
25 yıl boyunca bana her gün film yaptı. Gecelerimi sabahla buluşturduğu günler oldu, Ne kar dedik, ne ayaz. Yağmurlarda vız geldi, yakıcı güneşlerde bize. Demli çay diye kola içirdiği günleri de oldu.. Ama bu son filmini oynamayacaktı Murat Tosunoğlu. Ne dayanacak yürek , ne de şaka kaldıracak cesaret bıraktı bende. Bu film olmadı Tosun'um, hiç olmadı.
Mekanın cennet olsun, ruhun şad olsun. Haklarım varsa eğer helal olsun. Sende helal et kardeşim. Memet'le Hüseyin'i düşünme. Aklın annende de kalmasın. Emanetlerin benimdir. Bak yazamıyorum. Sen gittin, ben bittim can kardeşim. Ha sen gittin, ha Esra gitti.
AÇIK TEŞEKKÜR:
Canımız, kardeşimiz, meslektaşımız,onurlu, yürekli, mert insan, örnek gazeteci , adam gibi adam Murat Tosunoğlu'muzu ebedi istirahatine uğurlarken, her türlü katkıyı sunan Gebze Belediye Başkanı Adnan Köşker nezdinde ; Başkan Yardımcıları Engin Güzel, Nilay Ayran, Basın Müdürü Gürsel Şallı, Basın Bürosu Çalışanları Erol Selamet, Ulaş Mahmutoğlu'a, emekleri için Kocaeli Öncü Gazetesi sahibi Yüksel Ercan, Sözcü Gazetesi Sahibi İrfan Yormaz , Hedef Gazetesi Sahibi ve MAĞDER Başkanı Abbas Sır 'a ve tüm bölge basınımız çalışanlarına sonsuz teşekkürlerimi sunarım. (Ercan SARIÇAM)