Siyasette kalıcı olmanın yolunun ‘gönüllerde kalmakla’’ iniltili olduğunu savunanlardanım. Hele de siyaset eden şahıs, bir kentin Şehremini ise sadece gönüllerde kalmaz, belleklerde de yer bulur. Dolaysıyla hem siyasi arenadan , hem de us’lardan kolay kolay silinmez.
Ülkemizde bu niteliği taşıyan pek çok siyasetçiyi örnek göstermek mümkün. ‘’Pek çok’’ derken ifade yanlışlığı olmasın. Var, ama bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar. Mesela bir Turgut Özal, bir Demirel, bir Ecevit, bir Erbakan bunlara örnektir. Aleattin Kurt, Bedrettin Dalan, Sefa Sirmen, Leyla Atakan isimleri de hafızamdadır.
Örneklemeyi yerelleştirecek olursak aklıma ilk gelen isim Bülent Atasayan olur.. Mesleğe başladığımda tanıdığım ilk belediye başkanı Sedat Tüze, ardından Ahmet Penbegüllü isimleri de bende ayrı bir iz bırakmıştır. Onların bende bıraktı iz, aslında bu kentte bıraktıkları iz’dir. Hizmetleri, siyaset tarzları, eserleri, emekleri ve insani ilişkileridir geride kalan izleri.
Demem o ki; bir siyasetçi elbette politikanın gereğini yerine getirecek, hizmet kazandırırken kesinlikle yarınla ilgili siyasi yatırım yapacak. Bunun yolu da bireysel ve toplumsal ilişkilerin örtüşmesinden geçer. Tüm bu olguları ruhunda ve ilkelerinde buluşturan siyasetçi , dediğim gibi kalıcıdır, kaybolur gitmez.
O gece Gebze Belediye Başkanı Adnan Köşker’in sahur davetinde onu dinlerken bunları düşünüyor, bir yandan da davetlileri süzüyordum. Yedi yıldır erk’in başı olan Köşker , yaptıklarını, yapacaklarını anlatırken hedeflediği projelerinde ip uçlarını veriyordu.
İşin doğrusu o an, Köşker’in anlattıkları ilgimi fazla çekmedi. Ben işin başka tarafındaydım. Köşker’i dinlerken beyin jimnastiği yapıyordum. Zira anlattıkları doğruydu, Gebze’ye kazandırdıkları ise ortada.
Ne bileyim, mesela Eskihisar..
O an içinde bulunduğumuz sınırlar. Gecenin gündüzle buluşacağı sahil şeridi. Dalgaların kayaları okşadığı güzellikler. Kalenin ışıltılarıyla yakamozun buluştuğu o an. Tüm o doğa harikasını bize daha da güzel gösteren aslında Eskihisar’a kazandırılan hizmetler değil midir?
Hele şu günler bir başka Eskihisar. Geceleri, iftardan sonra daha da güzel. Sahil şeridi insan seli. Cafeler, eğlence alanları akın akın Gebzeli çekmiyor mu? Günün yorgunluğu, Ramazan’ın huzuru Eskihisar’da buluşmuyor mu bizlerle?
O nedenle Köşker’in anlattığı o devasa projeleri fazlaca dinlemedim. Bildiğimiz, gördüğümüz eserler.
Anibal kavşağına kazma vurulmuş, Gebze’nin giriş çıkışı muntazam olacakmış, trafik çok rahatlayacakmış…Doğru, büyük hizmet.
Kent meydanında gecede 10 bin insan eğlenip şehir kültürüyle buluşuyormuş.. Doğru, harika bir eser.
Her akşam bir mahallede iftar sofrası kuruluyormuş, yüzlerce vatandaşla iftar açılıyormuş. Doğru, güzel bir gelenek.
Gebze’nin metropol olması için gece gündüz proje geliştiriliyormuş. Doğru, bildiğim işler bunalar.
Eskihisar’a Macera Park (Fatih Han Parkı) kazandırılacakmış. Doğru, süper bir proje.
Tüm bunları geçtim.
Ben işin birazda manevi tarafındaydım.
Dönelim tekrar sahura.
Bir geleneği başlatıp idame ettirmek kadar güzel bir şey olabilir mi?
İşte o sahur Köşker’in başlattığı ve yedi yıldır devam eden bir anane. Yılda bir kez bölgemizdeki bütün gazeteciler bir araya geliyor gecenin yarısında. Kenti yöneten adamla hasbihal ediyor, hem de protokol dışı. Samimiyet, dostluk, kardeşlik ve kent adına güzel şeylerin paylaşıldığı tartışıldığı bir ortam. Sahur bahane aslında.
Olay şu; hani yazımızın başında dedik ya, önemli olan gönüllerde yer edinmek diye. Köşker’in tılsımı bu işte. Hem siyasetçi olarak gönüllerde kalmasını beceriyor, hem de belediye başkanı olarak projeleriyle iz bırakıyor.
Özetle; Gebze'ye kazandırdığı muhteşem projeleri bir tarafa bırakın, adam toprağın üzerine çim ekse oy topluyor.. Anlayacağınız, toprağa ektiği tohumlar meyvesini yüreklerde veriyor.