Sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla birlikte, bizim matbuatta da , ‘at iziyle it izi’’ birbirine karıştı. Öyle ki , her önüne gelen ‘gazeteci’ , hatta ‘gazeteci-yazar ‘ olup çıktı. İki kelimeyi bir araya getiremeyen, ‘imla’ kurallarından bihaber, konuştuğu gibi yazanlar da ‘yazar’ oldu. İşin acı tarafı ise ;b bu türlerin mesleki saygınlık çerçevesinde karşılık görmesi.
Oysa gazetecilikte, özellikle de yazarlıkta asıl olan ‘’ bilgi birikimi ve teknik donatı ‘’ değil midir?
Hani o meşhur teşbih her şeyi anlatmıyor mu… ‘’Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz’’ diye boşuna mı denilmiş?
Maalesef günümüzde gazetecilik o denli ayaklar altında ki; ne eski tat, ne heyecan, ne de itibarı kaldı. Zira somut belge dışında , cümlenin sonunda bir soru işareti ile yazıyı bitirmek, ithamlarda bulunmak, ‘sözde gazetecilik’’ oldu. Kamuoyunda buna ‘çamur at izi kalsın’ deniliyor.
Yine ne acıdır ki, bu yolu öyle dünkü çömez muhabirler değil, sözüm ona anlı şanlı muharrirler de izler oldu. Acı ki ne acı.! Hele de işin içinde siyasi hesaplaşma veya ticari rant varsa, tabii art niyet de hasıl olmuşsa, bu üçlemin birleşkesi her hangi bir köşe yazısında bol soru işaretli cümlelerle bitebiliyor.
Biraza açayım….
Dedik ya, özellikle köşe yazarlığında ‘bilgi olmadan fikir olmaz’ diye. Çünkü bilgisiz insan fikir üretemez. Bilgi sahibi olmadan fikir üretmek, benzinsiz otomobili rampa aşağı vurdurmak gibidir. Lakin geldiğimiz noktada o denli çoğaldı ki ‘’bilgisiz fikir sahibi’’ yazarlar, mesleğimiz adına elim bir durum olarak algılamak gerek.
Varsayalım sizde bir gazetede veya internet sitesinde yazarsınız , bir siyasetçiyi hedef alacaksınız, ya da bir bürokratı kafaya taktınız…Sebebi sizde saklı. O zaman bol soru işaretli yazılar döktürürsünüz olur biter. Nasılsa soruyu siz soruyorsunuz, yazdığınız konuda ‘’ belge var mı, bilgi var mı ‘ diye de soran yok. Üstelik soru sormanın TCK’da karşılığı da yok, ucu açık. Tamamen ahlaki bir durum.
Örneklendirelim…
Geçtiğimiz günlerde İstanbul merkezli bir internet haber portalının , TV’lerde de sıkça çıkan bir yazarı , kendince Darıca Belediye Başkanı Şükrü Karabacak’ı, ailesini, çalışma arkadaşlarını hedef aldı. Sözüm ona gazetecilik gereği sorular soruyor. Yazısını bizde okuduk. İçi boş, mesnetsiz, tutarsız, bir solukta art niyetli olduğu belli olan yazıyı okurken de gülme krizlerine girdik.
Hani şu hain terör örgütü FETÖ var ya. İşte bilgiden yoksun, içinde kin besleyen sözde yazarlar için can simidi oldu. Bir siyasetçiye bindireceksen, yazarsın iki satır, cümlenin sonunu da FETÖ kelimesiyle bitirip soru işaretini koyarsın. Al sana gazetecilik. (!)
Tıpkı o İstanbullunun yaptığı gibi.. Ne diyordu yazısında: Karabacak’ın kızı ABD’de yaşıyormuş, iş kurmuş. Özel kalemi FETÖ’cüymüş. Vs, Vs.
Bilgisizliğe , ''belaltı vurmaya'' ve ‘çamur at’ a en güzel örnektir o yazı. Tek gayesi vardır o yazının, karalamak, mide bulandırmak. Halbuki Şükrü Karabacak’ın çocukları Darıca’da yaşıyor, kızı ‘vekil öğretmenlik’’ , oğlu ise esnaflık yapıyor.
İşte gazetecilikte ‘Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi’’ olanların çuvallaması da budur.
İşin özü de şu: Bir Belediye Başkanı çok başarılıysa, üç dönemdir aynı koltukta halk desteğiyle oturuyorsa , dahili ve harici beddahların çıkmasıda normaldir.