Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın FETÖ terör örgütüne yönelik soruşturma ve göz altılarıyla alakalı günler önce söylediği ‘’At iziyle it izi birbirine karıştı’’ tespitinin ne denli doğru olduğunu geldiğimiz süreçte daha iyi görebiliyoruz.
Zira, neredeyse herkes savcı oldu, herkes KOM memuru.
Havada uçuşan iddialar, insanların birbirini FETÖ’cü diye itham etmeleri, hatta ihbar etmeleri bazen itibar görmüyor da değil. Gerçi Başbakan Binali Yıldırım bir süre önce konuya daha titiz yaklaşılacağını ve imzasız beyanların kabul görmeyeceğini söylemiş olsa da, şimdi bakıyoruz ki, yeni bir moda akımı başladı.
O da: itirafçılık kimliği.
Kendini kurtarmak isteyen FETÖ’cülerin can simidi haline gelen TCK’nın 221. Maddesi , ‘’etkin pişmanlık yasasını öngörüyor. ‘’ Yani FETÖ’cü olduğu sabit kılınan, gözaltına alındıktan sonra mahkemece tutuklanan hain, ‘’Evet ben FETÖ’cüyüm ama, çok pişmanım. Etkin pişmanlık yasasından yararlanmak istiyorum, itiraflarda bulunacağım. ‘’ dediğinde, yasal süreç başlıyor ve FETÖ’cü TCK’nın 221. Maddesine göre nüfuz görüyor.
Bana göre en tehlikeli ve çok dikkat gerektiren süreç de bu işte. Çünkü bu işin bir çok handikapları var. ‘’İtirafçı olacağım’’ diyerek paçasını kurtarmaya çalışacak olan FETÖ’ü vatan hainlerinin, 221. Maddeden yararlanmaları beraberinde sakıncaları, hatta ve hatta iftiraları da getirecektir. Nitekim örneklerini geçmişte Ergenekon ve Balyoz itirafçılarında gördük.
Çünkü ‘’İtirafçı kimliğiyle iftiralarda bulunmak’’ onlar için kolay olacaktır. Özellikle KOM yöneticileri başta olmak üzere, Cumhuriyet Savcıları ve ilgili mahkemenin duyarlı olacağından elbette şüphe yok, lakin ben konunun varsayım tarafına da dikkat çekmek istiyorum.
Mesela bir itirafçı düşünelim.. Ticari ya da mesleki rakibini veya haz etmediği kapı komşunu ‘’Bu da yansın’’ düşüncesiyle suçlar ise , itirafçı bu kez iftiracı olmaz mı?
İşte ‘’çok tehlikeli ve çok dikkat edilmesi gereken süreç’’ dediğim bu . Pişmanlık yasasından yararlanan FETÖ’cülerin her söylediği bilgi, her zikrettikleri isim, o nedenle elekten adaletli bir şekilde geçirilmeli ve itirafçının verdiği isimler ile o kişinin bağı çok sağlıklı incelenmeli, geçmişte husumetleri olup olmadığı da araştırılmalıdır.
Lafı eveleyip gevelemeye gerek yok.
Demek istediğim şu; FETÖ mensuplarının elde etmeye çalıştıkları itirafçılık kimliklerinden sonra atacakları iftiraların asıl gerekçelerine bakılmalı. Kim için ne söylemiş, kime ne demiş, kimle geçmişte diyaloğu neymiş ve neden ilişkileri bitmiş.
O zaman çok daha sağlıklı yürüyecektir.
‘’Ben yandım o da yansın’’ şeklindeki fevri kin ve düşmanlık anlaşılırsa, işte o zaman ‘’at iziyle it izi ‘’de birbirine karışmamış olacaktır.