Bu soruya cevap verebilmek için önce İlker Çakır’ı dinlemek, anlamak gerekiyor. Ben de öyle yaptım. Uzun konuşmamız içinde kendisine bu soruyu sordum; Neyin peşindesin, amacın nedir?
Bunlara geçmeden önce İlker Çakır’a dair düşüncemi yansıtmakta yarar var. Kendisiyle bugüne dek oturup kalkmışlığım olmadı, çay-kahve içmedik, yemek sofrasınıda paylaşmadık. Fakat Gebze’de ismini sıkça duyduğum, uzaktan uzağa tanıyıp takip ettiğim bir iş adamıdır.. Babası Salih Çakır’ı Gebze Tapu Dairesi’ndeki memuriyetinden tanırım. Yani İlker Çakır’ı değilde, babasını bilirim.
Taa ki bir ay öncesine, Gebzespor Başkanlığı görevine seçilene dek merak alanıma girmezdi İlker Çakır. İşini iyi yapan, gayrimenkul alanında başarılı bir girişimci olarak tanıyordum. Benim için Kontakt Gayrimenkul Borsası’nın sahibiydi . Hepsi o.
Ancak, son bir aydır sadece benim gibi futbol özürlü birinin değil, neredeyse tüm Gebzelilerin ilgi alanına girmesiyle beraber benimde konuşma duyumu uyandırdı. Elbette bunun sebebi Gebzespor Başkanlığı görevine seçilmesiydi. Zira onunla birlikte son günlerde Gebzespor denilen ‘hasta adam’ın yeniden uyanmaya, neredeyse dirilmeye başladığını görür olduk.
Çakır’la konuşmak istememin bir sebebi de, Gebzespor’a ait olan otopark mevzuuydu. Belediyenin otoparkı kulüpten geri almaya teşebbüsü, bununla beraber Çakır’ın da ‘eyvallahsız’ beyanatları etken oldu bir araya gelmemde.
Önce Aksesapağı’ndaki beş katlı muhteşem ofisinde çay içtik, uzun uzun konuştuk, ardından Gebzespor tesislerinde gerçekleşen çalışmaları gezdik.. Ve o sohbetimiz içinde hem Çakır’ı tanımak-anlamak, hem de Gebzespor’a yönelik değerlendirmelerini öğrenme fırsatım oldu.
Yazının başlığındaki soruyu sohbet içierinde sormuştum kendisine…Neyin peşindesin?
Bu soruya verdiği cevaba geçmeden önce Çakır’ın bende kalan intibalarını yansıtayım..
Gördüğüm fotoğraf şöyle;
Ticarette büyümüş, amaçlarına ulaşmış, özel yatı- yalısı olan, yanında onlarca insan çalıştıran işadamı edasında değil. Kaf dağı’nda gezmiyor. Aksine oldukça mütevazi. Hızlı ve seri konuşan, karşısındakine pozitif enerji yayan naturel birisi. Tıpkı benim gibi esmer, kirli sakallı ve sigara tiryakisi. Kararlı, azimli, yetenekli. Tabiri caizse uyanık, cin gibi, anasının gözü.
Böylesi niteliklere sahip bir kulüp başkanıyla konuşurken ister istemez Gebzespor’un geçmişini düşünmeden edemiyor insan. Ki oldum olası spordan, hele de futboldan uzak kalmış bendeniz, film şeridi gibi Gebzespor tarihini ve başkanlarını hatırlamaya çalışıyorum.
Dr. Şendoğan Tezyüksel ile Bülent Atasayan gibi isimler us’umda iz bırakmış kulüp başkanlarıydı. Çakır’ı tanıdıktan sonra kanaatim o ki; İlker Çakır’a çelme takılmazsa, siyaset sporun önüne set çekmezse ve Çakır’ı ideallariyle başbaşa bırakırlarsa bilinmeli ki, Gebzespor gelecek günlerde yeniden tarih yazmaya ve hasta döşeğinden kalkıp koşmaya başlayacaktır.
Neden mi?
Çünkü; Çakır’da gördüğüm heyecan ve hırs doğrudan bu kanıyı uyandırdı bende. Gebzespor’a bir aydır kattığı maddi-manevi sinerji sadece kulübü ‘ölüm yatağından’ çıkarmamış , borçlardan arındırmaya , futbolculara yatırıma, tesislerin de silbaştan restorasyonuna etken olmuş.
Şunu da kabul etmemiz gerek; Gebzespor’un başına yıllar boyu pek çok insan geldi geçti. Kimi siyasi rant elde etmek derdindeydi, kimi ticari menfaat. Kimi işin cakasında, kimi de makarasındaydı. Ve hemen hiç biri uzun soluklu olamadı, kendileriyle beraber Gebze’mizin şerefi olan Gebzespor’u batırıp, yerlerde sürükleyip gittiler. Esameleri bile yok.
Bugün Gebzespor’un direksiyonuna geçen İlker Çakır bende farklı algılar oluşturdu.
Örneğin;
Bir aydır görevde olmasına karşın, kulübü kurtarmak için cebinden çıkan şahsi parasının miktarı neredeyse bir milyon lira. Yaptığı masraflar ve aldığı malzemelerin, dolaysıyla parasının harcama listesi faturalarıyla önünde duruyor. Bu rakamın 2 miyon 500 bin liraya kadar çıkabileceğini ve hazırlıklı olduğunu düşünüyor. Kulübe kazandırdığı otobüs ise işin cabası.
Ayrıca, icraatları ve anlatımlarını birleştirdiğimizde idrak edilmesi gerken bir konuda ; Çakır’ın bu göreve sadece elini değil, bedeninin tümünü koymuş olduğu gerçeğidir.
Onda müthiş heyecan gördüm. Ve sitem dolu ifadeler buldum. Özellikle Büyükşehir Başkanı Karaosmanoğlu ile Gebze Belediye Başkanı Adnan Köşker’e kırgınlığını hissettim. Zira hak vermemek elde değil. Gebzespor’a ait otoparkın iptal edilme teşebbüsü bu kulübe vurulan bir darbedir. Kente ihanettir.
Demem o ki, madem Gebzespor’a sahip çıkmıyorsunuz, bari hevesli ve hedefli insana köstek olmayın.
Çakır’la ofisindeki sohbetin ardından Gebzespor tesislerini gezdik. İnşaat sahasına dönmüş tesisler. Eski halini bilenlerin şu anki değişimi görmelerini tavsiye ederim. Yatakhaneler ve sosyal donatılar yenilenmiş, çevre düzenlemesi yapılmış, yeşil alanlar çimlenmiş, bina komple restore dilip bakımı yapılmış, teras muhazzam bir hal almış..
Tabi tüm bunlar paranın gücü, İlker Çakır’ın bireysel gücü…
Zaten o yüzden sormuştum, neyin peşinde olduğunu..
Cevabı da net oldu. ‘’Ben Gebzeliyim. Gebze’de yaşıyorum ve Gebze’de para kazanıyorum. Gebze’de ikamet ediyorum, öldüğümde Gebze’de olacak mezarım. Benimkisi Gebze sevdalılığıdır.’’
Bu açıklamaya şapka çıkarmaktan başka yapacak bir şey olmamalı.. Şayet gerçekten Gebze’yi seviyorsak ve Gebzespor’u yaşatmak istiyorsak, Çakır’ a omuz vermek asli görevimiz olmalıdır.
Ha bazılarınız düşünebilir; ‘’İlker Çakır siyaset peşinde değil, ama ticari hayatının reklamı peşindedir.’’
Varsın öyle olsun, kime ne zararı var. Amaç Gebzespor’u yaşatmak değil mi? Ölü rahmet istiyor, dua'yı yapanın ne önemi var.