Bizim toplumda gazeteci-yazarlar için oturmuş bir kanı vardır. Özellikle köşe yazarları ; ’eleştiren’, ‘vuran’, ‘hırpalayan’, gibi algılanır.
Oysa bir gazetecinin görevi haber verirken ‘sorun-sorumlu’ arasında nasıl ki ‘köprü’ görevini icraa ediyorsa, köşe yazarı da ‘’yol gösteren’’,’’ışık olan’’, ‘yapıcı eleştirebilen’’ de olmalıdır.
Çünkü ülkemizde ve bölgemizde güzel şeyler de oluyor, güzel insanlarda bulunuyor. Biz gazetecilere ayrıca düşen bu güzellikleri bulup çıkarmak, bilinenlere ise toplum önünde haklarını teslim ederek, daha fazla yararlanmalarına etken olabilmektir.
Tıpkı Dr. Hakan Höbek gibi.
Bugün, bölgemizde çok sevilip tanınmasına karşın ve bizim satırlara hiç de ihtiyacı yokken, Höbek’e yönelik gözlem ve düşüncelerimi paylaşmak istiyorum. Zira bu da bir gazetecilik görevidir.. Madem bizim meslek bir nev-i kamu sorumluluğuysa , kamuya mal olmuş bir ‘’değer’’den bahsetmek abartı olmamalı.
Dün kendisiyle hasbihal yaparken yazmaya karar verdim.. Bir haftalık Altınoluk tatilinden döndüğünü öğrenince ‘çay içelim’ diye kapısını çaldım. Hekim gömleği gibi üzerinden hiç çıkarmadığı mütevaziliğiyle karşıladı. Bir süredir her ikimizin yoğunluğu nedeniyle görüşemiyorduk, lakin telefon ve sosyal ağlardan hasret gidermelerimiz her daim sürüyordu.
Höbek’in Gebze sağlık sektörüne katkılarını ve insana verdiği değeri bilmeyen yoktur. Bölgemizde sağlıkta başı dara düşüpte Höbek’in katkısını görmeyen de neredeyse bulunmaz.
Teşbihte hata olmaz , ‘’ Mevlana gibi adam’ derler ya, onun gibi bir şey.
Şu söyleyeceğim tesbitim size ‘o kadar da değil’’ dedirtebilir belki ama, iddia ediyorum ki , Gebze’de bugün ‘’En tanınan isim ve en sevilen kişiler’’ başlıklı bir anket yapılsa ve o ankete Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ismiyle beraber Dr. Hakan Höbek ve sekiz farklı kişi yazılsa, inanın Höbek ikinci sırada yer alır.
Peki niçin bu denli radikal ve keskin ifadeler kullanıyorum?
Çünkü analiz ve gözlemlerimde yanılmadığımı bilirim. Meslekte 30 yılı devirmiş bir muharrir olarak, ele aldığım konunun muhteviyatının kokusunu kilometrelerce uzaktan duyabilirim. Dr. Höbek’in Gebze’ye saldığı ‘insan sevgisi’ de böyle bir şey.
Ne demek istediğimi biraz daha açayım…Ve bir soru yönelteyim, cevabını siz bulun. Elinizi vicdanınıza koyarak vereceğiniz cevap şüphe duymuyorum ki, benin tezlerimi destekleyecektir.
Kocaeli’nin batı yakasında bidiğiniz gibi çok sayıda sağlık kuruluşu var. ‘’Özel ya da kamu hastaneleri içerisinde bildiğiniz, tanıdığınız Doktor ismi söyleyin‘’ diye sorulduğunda , aklınıza ilk gelen Höbek değil midir? Yoo tevazzuh yapmanıza gerek yok, doğrusu budur. Bir çok insan için akla ilk gelen isim Höbek’tir.
Niçin Höbek’tir…?
İşte durup dururken Hakan Höbek’i kaleme almamın sebebi bu sorunun içinde saklıdır..
Çünkü Höbek sadece bir tıp doktoru değildir..
Gebze Özel Merkez Hastanesi’nin kurucu sahibi olması ve böylesi önemli bir sağlık kurumunu ilçemize kazandırması da değildir. Merkez Hastanesi’nin modern tıbbi zihazlarla donatılmış olması, hasta girenin sağlığına kavuşarak çıkmış olması da gerekçe değil. Veya bırakın ülkemizin hemen her ilinden gelenleri, yurt dışından dahi şifa bulmak için Gebze’ye, Merkez Hastanesi’ne gelen hastaların olması da yazıma etken değil.
Hadi bunu da geçtim…
Yetenekli hekimleri barındırması, tecrübeli ve nazik personelinin olması da yazı konumuza girmiyor. Ya da bölgemizde organ nakli yapabilen tek hastane olması …
Tabii ki bu donatıların her biri özel bir sağlık kurumu için çok ama çok önemli etkenlerdir. Lakin bana göre Höbek’i, Höbek yapan, kimine göre ‘Hakan hoca’, kimine göre ‘’Hakan Bey veya Hakan abi’ eden, onun ‘insan sevgisi ve insana verdiği değerden kaynaklanıyor.
Ondandır ki bugün Merkez Hastanesi alanında birinciliği yıllardır başka bir kuruma kaptırmıyor, Höbek ismi efsane gibi dilden dile yayılıyor.
Her şeyin para olmadığını, ‘’önce insan’ a değer verilmesi gerektiğini kişiliğiyle bütünleştirmiş insandır Dr. Höbek. Hekimliğindeki yetenek ve becerisini insani boyutuyla birleştirdiği için Gebze’de ekol olmuştur.
Bizim Esra’nın kulakları çınlasın. Girgin ve başarılı insanlari hep siyasette görmek gibi bir hayal gücü var. ‘’Geniş kitlelere hizmet vermek, büyük sorumluluklar verilerek alınır’’ gibi düşünceye sahiptir. Esra’nın görüşüne katılmamak elde değil, yazının sonunda ne alakaysa benimde aklıma takıldı..
Höbek’e siyasi sorumluluk mu yüklemek gerek, ülke genelinde hizmet vermesi için.
Ne dersiniz?