Hiç uzatmaya gerek yok, ahkam kesmeye, edebiyat yapmaya da.
Ak Parti’li olabilirsiniz veya karşıtı. Sağcı olabilirsiniz, solcu da. Ateist olabilirsiniz, dindar da.
Siyasi düşünceniz ne olursa olsun…
Hayat felsefeniz her ne ise…
Konu Türkiye Cumhuriyeti ve bu güçlü devletin bekası ve başarısı ise, her şeyi bir tarafa bırakıp ‘ başarıyı alkışlamak’ görevimiz olmalı.
Hayır, hayır…
Musul Başkonsolosu Özgür Yılmaz hemşerim olduğu için duygusal takılmıyorum. Üzerinde yaşadığım, kimliğini gururla taşıdığım, vatandaşı olmaktan gurur duyduğum Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ferdi olarak konuşuyorum; Vatanımla, devletimle onur duyuyorum.
Hatırlayın…
Üç ay önce Musul Başkonsolosluğu çalışanlarımız ISİD teröristlerince rehin alınmıştı. 49 vatandaşımız günlerce orada, yarınları meçhul nefes almak zorunda kalmışlardı. Ama biliyorlardı ki, arkalarında güçlü bir devlet vardı ve o rahatlık ve gururla özgürlüklerine kavuşacakları günü bekliyorlardı.
Şimdi Başkonsolosumuz Özgür ve yanındakilerin hepsi özgür.
Bu başarı devletimizindir.
Burunları bile kanamadan ülkemize getirilmiş olmaları devletimizin oturmuş geleneğinin ve vatandaşına sahip çıkan ilkesinin sonucudur. İktidarın kararlı tutumu, sistematik diplomasinin sonucudur. İşi bilmenin mükafatıdır.
IŞİD acımazca kelle kesiyor…
İnsanlar can havliyle kaçışıyor. Sınırlarımız IŞİD belasından kaçanlarla dolu.
Ortadoğu kan gölü.
Musul çalışanlarımız böyle bir coğafyada sağ salim ülkemize getirilmişe bu sonuç ‘güçlü devlet’ olmanın sonucudur, Hükümetin başarısıdır. Devletimizin gücüdür. Şimdi bu başarıyı gölgelemeye çalışanlarda olacakır. ABD’nin katkısı olduğu, olası operasyonlar için Türkiye’nin kullanılacağı söylenecektir. Pek çok senaryo üretilecektir. MİT’e gölge olanlar , başarıyı görmezden geleceklerdir.
Hiçbir gerekçenin önemi yok.
Ben sonuca bakarım.. Gördüğüm sonuç bana iki şeyi hatırlatır.
Bu ülkenin bir ferdi, dünyanın en değerli insanıdır. Bu dünyanın en güçlüsü benim devletimdir. Başka da bir şey bilmem.