Güneydoğu’da tırmanan terör olayları , bunla beraber HDP milletvekillerinin tavır ve söylemlerini takip edince aklımıza ister istemez ‘’Dokunulmazlık nereye kadar?’’ sorusu geliyor.
Bilindiği gibi mebusların dokunulmazlıkları sadece kürsü ile sınırlı değil. Görevde oldukları süre içerisinde her şeyleri dokunulmazlık zırhıyla örtülü. Siyasi faaliyetlerinden özel yaşamlarına, meclis çatısı altında söylediklerinden icraatlarına kendilerini yasaların verdiği zırh ile korurlar. Haklarında dava açılabilmesi için ya milletvekilliği görevleri sona ermiş olacak, ya da meclis çoğunluğu ile haklarında fezleke hazırlanıp üyelikleri düşürülecek. Zor bir olasılık olsa da bu geçmişte örnekleri görülmüştür.
Benim asıl merak ettiğim ; Güneydoğu’yu ateş çemberine atan teröristlere alenen arka çıkan HDP vekillerine halen niçin yasal yaptırımlar yapılmadığı.
Biz bu satırları kaleme aldığımızda Mardin Nusaybin’de 11 mahallede daha sokağa çıkma yasağı ilan edilmişti. Sur ayrı bir dert, Cizre , Diyarbakır ayrı.
Hükümetin kararlılığını görünce de operasyonların aralıksız devam edeceğini anlamak mümkün. Başka bir ifadeyle orada yaşayan Kürt kardeşlerimizin özgürlüğü biraz daha kısıtlanmış, eğitim ve sağlık gibi sorunları çok daha fazla artmış olacak. Esnaf ise her geçen gün batağa mahkum şekilde beklemek zorunda.
Elbette tüm bunların tek sebebi terördür, terör olaylarıdır.
Oysa ‘’çözüm süreci’’ denilen çalışma ne kadar da iyi niyetle başlatılmış, ülke geneline barıştan yana umut tohumları atmıştı.
Geldiğimiz noktada işler iyi değil.
Yarınlar belki güzel olacak ama uzun ve dikenli bir yolda olduğumuzu görmek gerekir.
Teröristle terörizmi azdıranı , bölge halkından ayırt etmek gerekir. Ve teröre çanak tutanları ifşa edip yasalar karşısında hesap sormakta elzemdir. Öğrenciler eğitimsiz kalıyor, hastaneler , okullar, camiler yakılıp yıkılıyor. Her gün bir şehit haberi geliyor. Operasyonlara askerin dahil edilmesi de teröristlerin askerleri doğrudan hedef almalarına yol açıyor. Diğer yandan masum, her şey den bi haber Kürt kökenli vatandaşlarımızda kaza kurşunlarıyla can veriyor.
Beri taraftan HDP’lilerin demeçleri ortada.
‘Sözde ‘öz yönetim’ ve ‘halk direnişinden ‘’bahsediyorlar. Dolaysıyla Güneydoğu’da huzura, asayişe, insanlarımızın geleceğine ve de demokrasiye dinamit koyuyorlar.
Görüntüler iyi değil, niyette iyi değil. Ve tüm bu olup bitene ellerini ovuşturarak izleyen HDP vekilleri bir nev-i yangına körükle gidiyorlar.
İşte o durumda yukarıdaki soruyu sorma hakkımız doğuyor; Dokunulmazlık nereye kadar? Ülkenin bölünmez bütünlüğüne kast etmek dokunulmazlık zırhıyla mı örtülmeli? Bunun bir yasal yaptırımı yok mu? Cevabı ben vereyim, maalesef yok.
Peki olması lazım mı?
Evet olmalı.
Milletvekili dokunulmazlığı da olsa , böyle durumlarda dokunulmalı. Çünkü söz konusu vatan ise gerisi teferruattır. Yasaysa yasa çıkarılmalı, Anayasa’ya ilaveyse o yapılmalı, mecliste grubu bulunan AK Parti, CHP ve MHP hiç olmazsa bu konuda birlikte hareket etmeli, ellerini kaldırıp seslerini birleştirmelidir.
Yoksa olan Türkiye’ye olacak, cennet vatanımıza olacak. Güneydoğu’daki masum Kürk kardeşlerimizin istikbaline olacak. Kardeşliğimize olacak. Bin yıldır et ile tırnak olduğumuz Türk-Kürt birlikteliğimize zeval gelmemesi için gün dayanışma günüdür, ortak paydalar için bütünleşme günüdür.
Unutmayalım ki, Misak-i Milli sınırları hepimizindir.