10 Agustos’a bir şey kalmadı… O gün, Cumhuriyet tarihimizde ilk defa ‘Cumhur’’ olarak bizler, ‘’Reis’’imizi seçeceğiz. Demokrasi adına oldukça önemli bir adım.
Ancak, bir de etik olmayan durum var. Madalyonun diğer tarafı. O tarafı irdelemek gerek. Çünkü sadece demokrasinin kazanımı olan ‘seçme-seçilme’ nimeti değil, ‘adil yarış’ faktörü de önemli.
Yarışlar eşit olmadığı noktada, yarışı kazananın elde ettiği başarı da ‘’gerçek başarı’’ sayılmayacaktır.
Cumhurbaşkanlığı seçimine giderken gönül isterdi ki, adaylar eşit şartlarda sandığa gitsin. En azından bu ilk seçimde herkes bileğinin hakkıyla mindere çıksın. Böyle olunca ‘güç bende’’ diyenle, ‘gücü kullanıyor’’ diyenlerin söyleyecek fazlaca sözü olmazdı.
Zira, Cumhurbaşkanlığı seçimine yönelik propagandalar bir nev-i işin albenisidir. Kararını veren zaten vermiştir.
O cezbedici görseller; duvarları, kentleri süsleyen afişler bir noktadan sonra işe yaramıyor.
Dediğim gibi kararını veren vermiştir, hem de bugün-yarın değil, aylar önceden. Bu öyle bir seçim çünkü.
Bir tarafta Erdoğan, diğer tarafta İhsanoğlu ile Demirtaş. Yani Erdoğan ve diğer ikisi. Seçimin kurulduğu ana tema bu. 10 Ağustos’ta ya Erdoğan’ı seçeceğiz, ya da Erdoğan’ı seçmeyeceğiz..
İşin özü bu.
Bugün gelinen noktada görülen o ki; Erdoğan 10 Agustos’un galibi olarak çıkacak. Çıkmaması için hiçbir sebep görünmüyor. Anormal ötesi bir durum cereyan etmezse sonuç bu.
Açık söylüyorum; bu satırların yazarının gönlünden Erdoğan, beyninden ise İhsanoğlu geçiyor. Gerekçeleri bana kalsın.
Buna rağmen yarışın ‘eşitsizlik’ bölümüne takmış durumdayım. Benim bir oyum Erdoğan’ın işine yarar mı bilemiyorum, fakat sokakta gördüklerim, Erdoğan’ın benim oy’uma ihtiyaç bile duymayacak kadar yol aldığı.
Bayram dolaysıyla üç günümüz İstanbul’da geçti. Sultanbeyli’den Bahçelievler’e, Beylikdüzü’nden Silivri’ye kadar Avrupa yakasını ilçe ilçe gezdik.
Gördüğümüz şu; Cumhurbaşkanlığı seçimi İstanbul’u hükmü altına almış. Sanki seçimlere tek bir aday giriyor. Dağ-taş Erdoğan dolu. İnsan kitlelerinin yoğun olduğu tüm ana arteller Erdoğan’ın devası posterleriyle süslü. Nereye bakarsanız bakın, ister denize ister gökyüzüne kesinlikle Erdoğan’ı görüyorsunuz. Kasımpaşa’dan bahsetmemize gerek bile yok.!
Bu çalışma ayrıca bir başka şeyi de gösteriyor; Ak Parti İstanbul Teşkilatı muazzam bir performans sergilemiş. ‘’Paranın gücü’’ de diyebilirsiniz, ‘’para ile yapılamayacak tanıtıma imza atmışlar’’ da.
Bizim siyasi tarihimizde bir geçek var; Seçimin muhteviyatı ne olursa olsun, İstanbul’u alan Türkiye’yi alıyor. İstanbul’da birinci çıkan Türkiye’de birinci oluyor.
Bugün İstanbul’un yansıttığı hava çok net… Erdoğan bu yarışı göğüsleyecek. Şüphe yok.
Lakin, keşke o olanaklar, o kudret ve donatılar eşit olsaydı. O zaman işte seçimin heyecanı bir başka tat verirdi. Ben, 10 Agustos’ta gidip Erdoğan’a oy vereceğim.
Tanıdığım , bildiğim, ülkemize hizmetlerini gördüğüm için oy vereceğim. Ama keşke diğerlerini de tanıma şansım olsaydı.
Oy’umu buruk yürekle ve titreyen elle kullanmazdım.