Çok güzel bir ülkede yaşıyoruz. Sadece coğrafi güzelliği değil, insan mozaği bakımından da örnek bir ülke bizimkisi. Dinleri, mezhepleri, dilleri, renkleri yüz yıllardır bir arada barındıran vatana sahibiz.
Dünya’nın gıptayla izlediği bir ülke, Türkiye.
Ve tüm bu olağanüstü farklılığın farkında olmanın zamanın geldiği bir süreçten geçiyoruz. Şüphe yok ki; ekonomide dünya devleriyle rekabet çizgisinde olan Türkiye’nin geleceği oldukça parlaktır.
Özellikle ‘çözüm süreci’nin başarılı bir şekilde nihayete ermesi, ülkemizde sadece ekonomiyi şaha kaldırmayacak, topyekün bir kucaklaşmanın, barış ve kardeşliğin de yeniden yeşermeye başlamasına yol açacaktır.
Devam eden barış süreci bu nedenle çok önemlidir.
Diyarbakir’da gerçekleşen çalıştayda masaya yatırılan sorunlar, hedeflenen yol; Türkiye’nin aydınlık geleceğine mutlak ışık tutacak çok önemli bir adımdır. Neredeyse otuz yıla dayanmış bir illetin kökten çözümü elbette kolay değil. Başlatmak nasıl ki cesaret işiyse, devam edip sonuca gitmekte yürek işidir.
Geldiğimiz noktada görüyoruz ki, siyasi erk son derece kararlı ve istekli. Ancak topluma da önemli görevler düşüyor. Ülke bütünlüğü, kardeşlik ve huzuru özleyen herkese düşen, süreci iyi anlayıp destek vermek olmalıdır.
Zira kara görünmeye başlamıştır.
Diyarbakır’daki çalıştayda hükümet edenlerin samimiyetinden anlaşılan, barış sürecinin amaçlandığı yolda hızla devam edeceğidir. Öyle de olmalı.
Kardeşliğin filizlenmesi, silahların tümüyle toprağa gömülmesi, Güneydoğu’da ekonominin güçlenmesi, yatırımların başlaması, yaşayanların insanca yaşamasının temelidir o çalıştay.
Tek vatan, tek bayrak, tek dil özleminin kardeşliğe kucak açmasıdır çalıştay.
Çalıştaya böyle bakmak lazım. Provokatörlerin olduğu ve olacağıda unutulmadan.
Basına yansıyan ana başlıkları biliyoruz.. Hiç birinde öyle korkuya, endişeye meal verebilecek ‘toprak kayması’da yok. Zaten Kürt kökenli kardeşlerimiz öyle bir beklenti ve çaba içinde değiller.
Nedir masaya yatırılan öneriler?
1- Sürece dair güven artırıcı adımlar atılmalıdır
2- Karakol ve kalekol inşaatları durdurulmalıdır
3- Çocuklarını isteyen analara evlatları verilmelidir
4- Öcalan’la görüşmek üzere gazeteci ve akil insanlar adaya gitmelidir
5- Bölgede yeni çalıştaylar yapılmalıdır.
6- Kürtçe eğitimin önündeki engeller kaldırılmalıdır
7- Bölgeye gelen uçaklarda Kürtçe anons yapılmalıdır
8- Hakikatleri araştırma komisyonu kurulmalıdır
9- Hasta mahkum ve tutuklular serbest bırakılmalıdır
10- Yerli temsilcilerden oluşan üçüncü bir taraf kurulmalıdır.
11- Çözüm yeri meclis olmalı ve CHP sürece dahil edilmelidir.
Özetle başlıklar bunlar…
Sözüm süreci tüm bunlar gerçekleşirse başarıya ulaşabilir mi peki… ?
Elbette, ama eksik yönleri de olur.
‘’Doğrusu nedir’’ diye irdelediğimizde bir gerçeği görmemiz gerekir. O da, kesinlikle ve kesinlikle bir ‘genel af’tır.
Sonunda genel affın olmadığı bir barış süreci toplumun mutlak barışını ve yeniden kucaklaşmasını sağlayamayacağı gibi, ‘’Yeni Türkiye’nin ‘’ başlangıcıda olamaz.
Çünkü ; on binlerce yurttaşın canına kastetmiş bir terör örgütünü dağdan indirmeye çalışırken, diğer yandan kader mahkumlarını içeri de tutmaya devam etmek insanlık suçu olur.
Çözüm sürecinin sonu kesinlikle genel aftır, bu kaçınımaz. Öyle olmalıdır. Bunu sağlarken iktidarın yeni ve temiz bir Türkiye sayfası açmasının yolu da cezaevlerini kökten temizlemekten geçer.
Yargıyı hafifletmek, Yargıtay’a başkaca yük bindirmemek iktidarın görevi olmalıdır. Aksi halde toplumda yeni yaralar açabilir. Bir tarafta cezaevindeki PKK’lılar için ‘’hasta mahkum’’ bahanesiyle yasaları değiştirmek, diğer tarafta kendi ideolojileri uğruna damalarda ömür biçilen sol düşüncede olanları, ülkücüleri, vatanseverleri, askerleri içeride tutmak.. Böyle bir adaletsizliği toplumun kaldıramayacağı bilinmelidir.
O nedenle aklın yolu, yasanın yolu, vicdanın yolu aynı olmalı. O yolun adı genel aftır.
Çözüm sürecini destekliyoruz.
Biliniyorki halkın yüzde 80’den fazası da destekliyor. Lakin büyük beklentilerle.
Sürecin sonunda ülke barışı sadece teröriste ve terörist başına yasal düzenlemelerle kazandırılmak istenen örtülü afla değil; sağcısından solcusuna, kader mahkumundan katiline, tüm tutuklu ve mahkumları kapsayacak, hiçbir nitelik ayrımı içermeyecek genel afla olur.
Bunun diğer bir adı da ; Yeni Türkiye’dir.
Çözüm süreci o zaman başarılı olmuş demektir. Aksi halde yaranın bir kesimine merhem sürüp diğer tarafı kangren olmaya bırakmak, ülkemize yine bir şey kazandırmayacaktır.