CHP, Dalkılıç, Genel Seçim

Anlaşılan o ki , 2015’de gerçekleşecek olan genel seçimler CHP açısından oldukça hararetli ve hareketli geçecek. Son günlerde CHP’de yaşanan olağanüstü gelişmeleri gözlemledikçe bu kanıya varıyorum.

Genel merkez düzeyinde gelişen Emine Ülker Tarhan gibi isimlerin istifasından bahsetmiyorum. İlhan Kesici veya Mustafa Sarıgül’ün partilerinden ayrılarak ‘sol’da yeni bir parti kurup kurmayacakları da konumuz  değil. Zaten CHP zihniyeti iki konuda hep yanlış yapıyor.

Birincisi; Parçala-böl-küçül mantığı. Bu mantık yüzünden değil midir bir türlü iktidar yüzü göremiyorlar.

İkincisi: Kısır döngü içinde gerçekleşen ‘ön seçim’ safsataları. Kendin çal kendin oyna.

Önümüzde çok ciddi bir genel seçim var. Önceki gün  deneyimli gazeteci Yüksel Ercan bu seçimlere değinirken ‘sonucu belli olan seçim’ başlığını kullanmıştı. İleri sürdüğü görüşlerinde kendi partisi MHP başta olmak üzere CHP’nin de havlu atacağını ima ediyordu.

Yüksel Ercan’a katılmamak elde değil.

Günümüz siyasetinin geldiği nokta, Ak Parti’nin Türkiye’de artık rakipsiz güç olması, MHP’de devam eden sulta, CHP’nin çağı okuyamaması  gibi etkenler elbette ‘genel seçimlerin sonucunu belli’ eder niteliktedir.

Bir de CHP’nin izlemesi gereken yol var. Madem 2015’e en çok asılacak olan parti CHP’dir, o halde şapkayı önlerine koyup düşünmeleri gerekmektedir.

Akıl vermek haddimiz değil ama, analiz yapabiliriz ;  Önce tabana çok yakın olmaları, seçmenle barışık kadrolar oluşturarak aday belirleme kriterlerini gözden geçirmeleri gerekir.

Bir kere şu toplumun geniş kesimini temsil etmeyen ‘parti içi  kısıtlı ön seçim’ uygulamalarını değiştirmeleri şart. Yukarıda söyledim; kendin çal kendin oyna safsatasına son vermeleri gerekir. Her hangi bir ilçede diyelim ki CHP’nin 789 delegesi var. Seçmen sayısı ise 400 bin. Yani  sadece bu 789 delege 400 bin insandan ‘rey’  isteyecek  adaya  karar vermemeli. Bu konuda Ak Parti’nin uygulamaları , nihayetinde de başarısı ortada. Yelpazeyi geniş tutmak  lazım.

Önseçim, kamuoyu yoklaması, genel eğilim ayrı ayrı irdelenerek karara varılmalı ve milletvekili adayları tespit edilmelidir.  Seçmenin ‘olur’unu alan isimlerin aday gösterilmesi CHP’ye kesinlikle oy getirecektir.

Bir örnekle tezimizi güçlendirelim;

Son yerel seçimlerde CHP’nin Dilovası  adayı bilindiği gibi Ercan Dalkılıç’tı. Dilovası’nın kurucu Belediye Başkanı Dalkılıç ANAP’la siyasete başlamış, sağ eğilimli birisidir. Üç dönem Belediye Başkanlığı yapmış, bölgemiz siyasetinin efsanesi, duayeni olmuştur. CHP’nin belki de yaptığı en akıllıca karardı Dalkılıç’ı aday göstermek. Aylarca süren görüşmeler, Dalkılıç’ı ikna çabaları ,  kamuoyunun da desteğiyle Ercan Dalkılıç CHP’nin adayı olmuştu.

Sonuçta Dalkılıç belki seçimi kaybetti, ancak o oluşumdan karlı çıkan sadece CHP oldu. Zira  koskoca Dilovası’nda  200- 300 oydan yukarı çıkamayan CHP,  Dalkılıç ismiyle bütünleşince oyunu birden 8500’e çıkardı. Bu oy  CHP’nin  değil Dalkılıç’ın ve ona gönül verenlerin oyuydu.

Demem o ki ; siyasette oy kazanabilmenin, hatta seçim kazanabilmenin yolu salt partili bir aday göstermekten geçmiyor. Siyaset akıl işidir, insanları ikna etme sanatıdır, çağı okuyabilme ve seçmeni yakalayabilme becerisidir.

CHP’ye Dalkılıç örneği ders olmalıdır.

Buradan yola çıkarak yeniden genel seçimlere bakalım..

CHP milletvekili adaylarını belirlerken kesinlikle ‘önseçim’ zincirini kırmalıdır. Toplumla barışık, toplumu peşinden sürükleyebilen, kitlelere mal olmuş isimlerle yola çıkmalı ve statükoyu bırakmalıdır.

Yazımın sonunda yine Dalkılıç’a değineyim…

Benimkisi bir gözlem ve elde ettiğim verilerin sonucudur. CHP içinde  genel seçimleri kimle konuşsam hemen herkesin benim gibi düşünmeye başladığını görüyorum.

Kanı şu; Başta Ercan Dalkılıç ve onun gibiler kesinlikle milletvekilliği yarışında önde tutulmalı ve değerlendirilmeli. Dalkılıç bu konuda ne düşünüyor bilmiyorum.. Onu da kendisine sorduğumda yazacağım.