Kaç kişi farkında bilemiyorum ama, bugün Türkiye'de kanayan yaralardan birisi de cezaevleridir. Gerçi Nisan ayında yürürlüğe giren infaz yasası ile bir nebze olsun bu yaraya parmak basıldı , lakin yetersiz bir çalışmaydı.
Koronavirüs tedbirleri kapsamında cezaevlerinde de bir takım yaptırımlara gidildiğini biliyoruz. En kapsamlı karar; açık ceza infaz kurumlarında bulunan yaklaşık 45 bin hükümlünün izinli sayılarak evlerine gönderilmeleri oldu. Aynı tarihe denk gelen ve yürürlüğe giren infaz yasasından da yaklaşık yine 45 bin mahkum yararlandı. Her ne kadar 'infaz yasası 90 bin mahkumu salıverdi '' şeklinde yansıtılmış olsada , doğrusu o değildi. Yasadan yararlanan , özgürlüğüne kavuşan mahkum sayısı aslında sadece 45 bin dolayındadır, geri kalan izinli sayılan hükümlülerdir.
Buradan yola çıkarak cezaevlerinde karşımıza çıkan iki sorunu irdeleyelim.
Bir: Yürürlüğe giren infaz yasasının adil olmaması... Ki bu sorun CHP tarafından AYM'ne taşındı. Suçta değilse de cezada eşitlik mutlaka uygulanmalıdır. Elbette cezaevlerinde yatan ''300 binin üzerindeki mahkumun tamamı yararlansın '' demiyorum. Vatan hainleri, terör suçluları , kadın ve çocuğa karşı işlenmiş her türlü suç kesinlikle kapsam dışı tutulmalı. Cinayette işleniş ve oluş şekline göre ayrım yapılmalı. AYM'nin bu kriterleri göz önüne alacağını ümit etmek gerekiyor.
İki : İzine gönderilen hükümlülerin durumu ... 7242 sayılı Kanun ile hüküm altına alınan 5275 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un Geçici 9. maddesi ile açık ceza infaz kurumlarında bulunan veya açık ceza infaz kurumlarına ayrılmaya hak kazanan ve uygun şartları taşıyan hükümlüler ile denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle cezalarının infazına karar verilen hükümlüler, yasanın yürürlüğe girdiği 14 Nisan tarihi itibarıyla 31 Mayıs'a kadar Koronavirüs iznine gönderilmişti. Ancak izin süresi, içinde bulunduğumuz Temmuz ayın sonuna kadar bir kez daha uzatıldı. İlgili yasa izinleri gerekli hallerde üç kez uzatma emri veriyor. Yani Adalet Bakanlığı isterse ve uygun görürse iki ayı geçmemek üzere izinler bir kez daha uzatılabilir.
Şimdi bu konuya bakalım..
İzinlerin uzatılıp uzatılmaması muhtemelen önümüzdeki bir kaç gün içinde netleşecektir. Bilim kurulunun bu yöndeki önerisi dikkate alınacaktır.
Cezaevleri şartları göz önüne alındığında, bir anda 45 bin mahkumun kurumlarına geri döneceğine, bunların onbeş gün karantina altına alınması gerektiğine baktığımızda , mevcut izinlerin bir kez daha uzatılması gerektiği akıl ve mantık götüren karar olacaktır. Zira binlerce mahkumun aynı anda , ülkenin farklı yerlerinden açık cezaevlerini tekrar doldurmaya başlaması virüs riskini bir anda hızlandırabilir. Çünkü özellikle açık cezaevlerinde normal sosyal hayatta olduğu gibi bir izalasyon ve yaşam alanı bulunmamaktadır.
Başı , dişi , gözü ağrıyan hükümlünün bile günler önceden dilekçeyle revire çıkmasının esas olduğu açık cezaevlerinde, sağlıksız yaşam koşulları da bir risktir. Örneğin Kandıra'da bulunan Açık Ceza İnfaz Kurumu'nda ortalama bin hükümlü aynı havayı soluyup, aynı tuvaleti, aynı banyoyu , aynı yemekhaneyi, aynı kantini, aynı gazinoyu, aynı mescidi , aynı iş yerini , aynı volta alanını kullanıyor. Mahkumlarla birlikte orada görev yapan 400'ün üzerindeki infaz koruma memurlarının, sivil memurların ve sözleşmeli memurların hayatını riske atmaya da kimsenin hakkı olduğunu sanmıyorum.
Demek istediğim şu ; Virüs tehdidi çok asgariye inmedikçe izinde bulunan mahkumlar yeniden kurumlara çağrılmamalıdır. Son bir kez daha iki ay süreyle izinler uzatılmalı, en azından devlet olası afete karşı hükümlüleri korumalıdır.