Çayırova'da deniz niçin yok...?

Oldum olası denizi sevmişimdir. Bugün deniz salyalarının kara ile buluştuğu Dilovası sahillerinde çivileme atlardık denize. Bebekliğim, çocukluğum Diliskelesi Mahallesi'nde geçtiğinden denizle kucaklaşmam da orada oldu. İskeleden zıplar kurbağalama yüzerdik. O tarihlerde denizanaları çoktu, deniz sülüğü hiç yoktu.
Denizi hep sevdim.
Önce Diliskelesi denizini sevdim. Sonra Deniz isimli bir yiğidi duydum, sevdim. Yıllar sonra da , Sabah'ta çalışırken Deniz isimli bir kıza aşık oldum, sevdim. Maraş güzeliydi.
Velhasıl denizleri hep sevdim...
Geçtiğimiz hafta Çevre ve Şehircilik Bakanlığın talimatıyla başlatılan müsilaji seferberliğini her ne kadar geç kalınmış bir çalışma olarak değerlendirsem de , ''zararın neresinden dönsek kardır'' misali yaklaşmak lazım soruna.
Zira; Körfez'e sıfır , sahil şeridinde bulunan ilimiz ve ilçelerimizin reisleri, bağıra bağıra gelen müsilajiyi , Ankara'dan gelen talimatla değil, kendi iradeleriyle kökten kazıma yoluna gitmeliydiler.
Büyükşehir ve alt belediye başkanlarının deniz kenarında ellerinde file , üstlerinde takım elbise ile poz vermeleri her ne kadar biraz yapmacık olsa da, toplumun dikkatini çekmek için oluşturulan eylem fena değildi.
Denizi temizleyen başkanların içinde benim dikkatimi özellikle Dilovası Belediye Başkanı Hamza Şayir çekti. Balıkadam kıyafetiyle bir dalgıç edasında denize atlaması, müsilaji ile buluşması o'nda cidden samimiyet olduğu hissine kapıldım. Dilovası sahilini ne kadar , nasıl temizleyebilir bilmem ama, gayret göstermesi de bir iyi niyet göstergesidir.
Gebze Belediye Başkanı Zinnur Büyükgöz ile Darıca Belediye Başkanı Muzaffer Bıyık'ın da samimiyetle file salladıklarına inanıyorum. Lakin asıl samimiyet denizi sürekli takip etmekten, oluşabilecek riskleri düşünerek eylem planları hazırlamaktna geçer. Çünkü körfezimiz transit gemilerden ve denizde turlayan iki ayaklı canlılardan intikam alıyor.
Deniz bilimcilerinin ifadelerine göre ; denizdeki mikroskobik bitkiciklerin, planktonların aşırı çoğalması ve onların bıraktıkları salgıların birikimi ile oluşan müsilajinin önüne geçmek denizi hor kullanmayarak yine insanlara düşüyor.
Sanırım deniz, bizlerden öç alıyor....
Müsilajinin bir çok ismi var. Deniz salyası veya deniz sümüğü de diyebiliriz.
Ancak benim demek istediğim başka. Hatta benimkisi bir merak ve önemli bir öneri. Batı yakamızda bulunan dört ilçemizde denizi olmayan tek ilçe, bilindiği gibi Çayırova'dır. İşte merakım da bu yönde. Takım elbise ile file tutan , kameralara poz veren deniz sahibi belediye başkanlarını görünce aklıma denizsiz Çayırova Belediye Başkanı Bünyamin Çiftçi geldi. Acaba Çayırova'nın da denizi olsaydı Başkan Çiftçi deniz salyası konusunda ne yapardı.? Çiftçi'de takım elbise ile mi inerdi sahile, yoksa eşofmanla mı..? Ya da Şayir gibi balıkadam mı olurdu?
Ama maalesef Çayırova'nın denizi yok, bu nedenle belki Bünyamin Çiftçi'nin kafası bu yönde rahat , ama denizi Çayırova'ya getirmekte elinde.
Evet, Başkan Çiftçi , Çayırova tarihine ismini altın harflerle yazdırabilir. Tamam, Çiftçi çok başarılı bir belediye başkanı, tabanından ve ilçe halkından büyük destek görüyor, gerçekten önemli projeler hayata geçiriyor bunları biliyoruz, görüyoruz. Benim önerim çok daha büyük ve Çayırova için tarihi bir proje. Ve bu proje hayata geçirilirse işte o zaman Çayırova'nın da bir denizi, sahil şeridi olabilir. İşte o zaman ''Hayaldi gerçek oldu'' denilebilir.
Önerim şu; Şişecam tesislerinin ve Hünkar Çayırının Bayramoğlu'na uzan bölgesi Çayırova ilçesine dahil edilmeli. Elbette bu tamamen siyasi iradenin kararıdır. Çayırova halkının yüzde yüz destek vereceğini düşündüğümü de söylemeliyim. Tabi Büyükgöz ile Bıyık nasıl bir tavır alır bilemem. Ancak Bünyamin Çiftçi'nin başkentteki gücünü bilirim.
En azından yoklamakta fayda var. Halka sormakta yarar var. Mebusların kulağına kar suyu kaçırmak işe yarayabilir. 29 Km2 alanı olan ve 100 bine yaklaşan nufüslu Çayırova'nın coğrafi yapısını değiştirmenin zamanı gelmedi mi sizce ?