Yaklaşık bir yıldır kızarak, esef duyarak sosyal medyadan takip ediyordum. Biraz da zoraki idi takibimiz. Zira her paylaşımına biz dahil , akla gelebilecek her ismi etiketliyor, abuk sabuk yazılarla önüne gelene saldırıyordu. Mesleğimizin verdiği merakla takipte kalmak zorunda oluyorduk.
Direk konuya gireceğim.
Darıcalı Zikrullah isimli şahısın paylaşımlarından payını almayan kaldı mı bilmiyorum , ama sonunda kitabımız Malta Gezgini'ne , bizim cezaevi gerçeklerine de dil uzattığını görünce , bu kez şapkamızı önümüze koyup düşünmeye başladık ve kendimize sorduk...Kaldı ki, bedelini ödediğimiz bir hayatın kitabını yazma cesaretini göstermişiz, vicdanımız rahat, başımız dik.
Peki; ''Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşamalı mı?''
Bireyi veya toplumu geren her bir eylemde sessiz kalmak, maalesef vakaları da beraberinde getiriyor. Ve vaka büyüyor, büyüyor önlenemez bir çığlık olup çıkıveriyor. Oysa zamanında vakaya müdahale , yaygınlaşan rahatsızlıkların önüne geçebilirdi. Aksi halde 'toplumsal vaka' doğar.
Tıpkı şimdi yaşanılanlar gibi.
Evet, anlıyoruz ki, geldiğimiz noktada Zikrullah, toplumsal bir vakadır ve kesinlikle tedavi altına alınması gerekir. Gerekçelerimi aşağıda sıralayacağım. Fakat ondan önce biraz gerilere gidelim.
Bir yıldır başta Darıca Kaymakamı Yüksel Kara, Belediye Başkanı Muzaffer Bıyık, Zikrullah'ın hakaret oklarıyla baş başa kaldılar. Darıca'da çok başarılı bulduğum, kamuoyunun da hizmetleriyle takdirini kazanan bu iki isim değil sadece ... Önceki emniyet müdüründen tutun da , siyasi ilçe başkanları, STK temsilcileri kim var kim yoksa, Zikrullah'ın hakaret , küfür ve tehditleriyle yatıp kalktılar. Her biri adeta sabır taşı kesilen bu kalender insanlar şeytana da uymadılar Zikrullah'a da.
Hatta Zikrullah o kadar ileri gitti ki, Kaymakam Kara ve Başkan Bıyık'ın etrafında , onlarla fotoğraf çekilen , ziyaret eden kim gördüyse bu kez hakaret oklarını o insanlara çevirdi.
Aklıselim hiç bir canlının yapamayacaklarını bu Zikrullah yaptı. Sonuçta içi kin ve nefret dolu alevini kendisi de önleyemez oldu. Önüne gelene salça olan, her istediğine her şeyi yazabilme hakını kendinde gören bir insanın akli dengesi ne kadar yerindedir tartışılmalı.
Velhasıl Zikrullah, 'toplumsal vaka' olarak bugün sahnelerde.
Şimdi gelelim saadete...
Zikrullah'ı tanırım. Belediyede görev yaptığı dönemlerden bilirim. Ailesini de iyi bilirim, içlerinde yakın arkadaşım , dostum diyebileceklerim var. Bundan üç ay kadar önce Zikrullah, bir vakit gazetemize geldi. Bizden , sosyal medya paylaşımlarını haber yapmamızı, kaymakam ve belediye başkanına yüklenmemizi istedi. Anlattıklarının hiç birine inanma gayretimiz olmadığı gibi, bireysel nefret yüklü söylemlerinin bizim gazetecilik ahlakımızla örtüşmeyeceğini söyledik. Ve ekledik ; '' Doğru yapmıyorsun, özellikle Kaymakam Kara'ya hakaret ve küfür etmek, devlete küfür etmektir. Çünkü kaymakam makamı devlettir. PKK terör örgütü nasıl ki devlete silah sıkıyorsa, sen de yaptığın paylaşımlarla aynı eylemdesin bize göre. Bugün Yüksel Kara gider yarın Yüksel Beyaz gelir, gelen yine devlettir.''
O günkü ziyaretinden sonra 3-5 kez de vakitli vakitsiz telefonla aranınca rahatsızlığımızı bir kez daha dile getirdik. O gün bugündür Zikrullah aramaz oldu. Tabi bizi de engelleyerek. Ve geçtiğimiz günler bu kez Malta Gezgini'ne ve şahsımıza metiyeler (!) dizdiğini gördük.
Hiç evelemeden gevelemeden intibalarımı yansıtayım...
Ortada üç konu var...
1- Zikrullah akli melekeleri yerinde biriyse; mutlaka ve mutlaka TCK'da karşılığı olan suçlarla yargılanmalıdır. TCK'nın “Hakaret” başlıklı 125. maddesi, TCK 'Yalan haber'' 29. madesi, TCK 267/1) İftira, TCK 271 suç uydurma suçu,TCK Madde 125 rencide etme suçu ve TCK 216 madde kin ve nefret suçu... Evet, Zikrullah'ın bugüne kadar Kaymakam Kara, Başkan Bıyık ve diğereri için sosyal medyada paylaştığı videolarında ve yazılarında tüm bu suçların cereyan ettiğini açıkça görmek mümkün. Yargı devreye girmelidir.
2-Zikrullah akli melekeleri yerinde olmayan biriyse; Nerede olduğu tespit edilmeli ve bir an önce tedavi amacıyla kesinlikle kontrol altına alınmalı ve süreç hastanede devam ettirilmeli, sağlığına kavuşturulmalıdır. Bu da tıbbın vereceği bir karar.
3- Özgürlük ; sosyal medyada her dilediğini yazmak, alanen küfür, hakaret etmek, kin ve nefret kusmak, insanları aşağılayıp rencide etmek değildir. Hele de devlet erkine küfür ve hakaret etmek hiç değildir, olamazda.
Sonuç : Devletin ilgili kurumları bu toplumsal vaka konusunda ivedilikle harekete geçmelidir. Nitekim bu da bir yurttaştır ve devlet görevini yapmalıdır.
Çünkü pimi çekilmiş bombanın herkese zararı olabilir.