Naylon, kağıt veya bez olması önemli değil.. Gönderde durması, direğe asılı olması, dağda taşta bulunması kafi.
Daha da önemlsi ; kalpte, beyinde, gönülde, damarda bulunması gerekir.
Namustur, şeretir.
Bağımsızlığın sembolü, bir toplumun bölünmez bütünlüğünün ifadesidir.
Hele de ‘’al’’ ise…
Üzerinde ‘ay-yıldız’ var ise.
Kan’la kazanılmış ise..
Uğruna yüzbinlerce şehit verilmiş ise…
O, şanlıdır.
Şan’a leke yakışmaz bizde, namusa dil uzatılmaz bizde, uğruna ölenler olmuşsa onun dalgalandığı toprak vatandır işte.
Ebadı da önemli değil. 730 bin metrekare üzerini kaplar nasılsa. İt’in biri direğe çıkmış, belli ki göz koymuş namusa. Namussuzun biri.
Velet olması mazaret değil.
Onu oraya iten itler malum.. Niyette aşıkar. Kardeşliğe zarar vermek, içten içe yıkmaya teşebbüs. Provokasyon.
Kanla yazılmış toprağa, namus bellenmiş bir ay-yıldız’a el uzatmanın bedeli sorulur elbette. Lakin iki noktayı bilmeliyiz:
1-Bu bir provokasyondur
2- Bu bir şımarıklık ve verilmiş tavizlerin son haddidir.
Bu ikisini bilmememiz yeterli. Gelişmelere ona göre yaklaşmalı, tahriklere de alet olmadan önümüze bakmalıyız. Namus kavramının ne anlama geldiğini bilmeyenlere dersini de vererek.
Çok uzun yazmayacağım. Bam telimize basılmış olmasına rağmen, bir ‘puştluk’la karşı karşıya olduğumuzu bilerek, sabır ve sükünet şimdilik .
Demem o ki; hani o indirmeye çalıştığın ''Bayrak'' var ya, he işte o şanlı Bayrak. Hani direği var ya, tırmanırken kıçına giren o direk.. Bak, o direk kıçından çıkmayacak ilelebet.
O direk, senin gibilerinin kıçına gerek.