İlk kez halk oylamasıyla Ağustos’ta yapılacak olan cumhurbaşkanlığı seçimleri için Başbakan Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Gül isimleri dışında konuşulan başka bir isim olmaması, siyasetimizin geldiği noktayı ve ne denli kilitlendiğini gösteriyor.
Muhalefetin zayıflığının da bir göstergesi diye algılanabilir.
Zira seçimlere 3 ay gibi bir zamanın kalmış olmasına rağmen Erdoğan-Gül ikilisi , dolaysıyla Ak Parti ağırlığının siyasete yön vermeye devamı ise; yine muhalefetin başarısızlığını gösterir. Önceki gün CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu bu yönde serzenişte bulunurken, ‘’ Bu iki isim dışında başka biri yok gibi yansıtılıyor’’ diyordu.
Kılıçdaroğlu’nu dinlerken ‘Hayret ‘dedim.
Sanki anamuhalefet lideri değil de, başka bir ülkede siyaset yapan bir lider Türkiye hakkında konuşuyor. Yani bu kadar uzak.
Oysa, Kılıçdaroğlu’na düşen serzeniş değil, kamuoyunun tartışacağı bir ismi teleffuz etmesiydi. Her zamanki gibi yine boş laflar..
Neyse, biz dönelim yazımızın başlığındaki soruya.
Başbakan Erdoğan Cumhurbaşkanı olur mu?
Soru içinden soru çıkararak devam edersek; Aday olursa ‘evet Cumhurbaşkanı olur’ . Belki de ikinci tura gerek kalmadan seçilebilir.
Ya aday olmazsa..?
Biraz komplo teorisi geliştirelim. Nitekim siyaset, varsayımlar üzerine kurulu gizemli bir risk oyunudur.
AK Parti , tüzüğü gereği üçüncü dönem uygulamasıyla devam dediğine göre, şu aşamada Erdoğan adaylık yolunda kesin gibi. Ancak Erdoğan’ın ‘güçlü Cumhurbaşkanlığı’ istediği biliniyor. Dolaysıyla o yetkilerle donatılmış bir Çankaya şu aşamada yok. Bunu sağlamak için zaman ve yasalara ihtiyaç var.
O halde gelişebilecek tabloya nasıl bakmak gerekir?
İşte risk ve zeka siyaseti burada devreye giriyor..
Ki, Ak Parti’nin yapmak istediği de bu..
Bu süre zarfında neler olur, siyasette ve ülke gündeminde ne gibi değişiklikler gerçekleşir?
Madem komplo teorisi geliştiriyoruz, bunu da yorumlamak yanlış olmaz.
Açalım;
Olası muhtemel gelişmeleri sıralayabiliriz.
1- Erdoğan 2015’ten itibaren tüm enerjisini çözüm süreci ve Başkanlık sistemi üzerine yoğunlaştırır. En azından yarı başkanlık için sağlam temeller atar, kanunlar çıkarır, hatta gücü yeterse Anayasa’yı değiştirerek direk Başkanlık sistemine geçişi sağlar.
2- Güneydoğu ve Kürt sorunu yeni sorunlarla gündem oluşturur. Barış sürecinin ulaşmak istediği nihayi hedefi şekillenir. Zaten bunun işaretlerini BDP Milletvekillerinden şu aşamada almaktayız. Özerklik beklentisi hızlanır. Şekillenir.
3- Erdoğan bir dönem daha Başbakan’lık yaptıktan sonra kafasındaki tüm uygulamaları hayata geçirerek ‘çok güçlü Başkan’ donatılarıyla 2019 da Köşk’e çıkar.
Çıkar çıkmasınada ….Ya sonra?
Son komplo teorimiz de şu olsun;
Türkiye yeni bir coğrafya ve yeni bir yönetim şekliyle yeni bir yol almış olur. Bunun adına başkanlık altında eyalet sistemi de diyebiliriz.
Yeni Türkiye dedikleri işte bu.