Hatırlayanlar olacaktır... Bir zamanlar Gebze'de (80 öncesi) elektrik işlerine belediyeye bağlı birim bakardı. Belediye bünyesindeydi. Sonra bu hizmet belediyelerden alındı ve TEK (Türkiye Elektrik Kurumu) bünyesine geçti.
TEK'li yıllarda Gebze'de elektrik hizmetleri muntazam gidiyordu. Ağaç direkler yerini yavaş yavaş beton direklere bırakıyor, bütün mahalleler elektrikle tanışıyordu. Hiç unutmam; 70'li yıllarda Diliskelesi'nde ikamet ediyorduk ve evimizde elektriği ilk orada görmüştük. Hatta mahallemizde balkonuna renk renk ampuller takanı da gördük, pavyon misali ışıl ışıl balkon aydınlatması yapanı da. Tabi bu elektriğe kavuşmanın dayanılmaz sevincinden kaynaklanıyordu.
Gebze'de ise TEK'in en başarılı olduğu yıllar , kulakları çınlasın Bahri Kuru'nun müdürlüğü dönemiydi. Kuru, müthiş bir adamdı. Gecesi gündüzü birbirine girmişti, çalışmaktan keyif alan, vatandaşın mutluluğundan mutlu olan bir idareciydi. Kaçak elektrik, aydınlatması yanmayan sokak göremezdiniz Gebze'de. Elektrik kesintisi diye bir şey de yoktu.
Derken; 1993 yılında her şey değişmeye başladı. Gebze'nin pek çok konuda olduğu gibi elektrik hizmetinde de yüzü gülmez oldu. TEK (Türkiye Elektrik Kurumu) hukuki varlığı, Bakanlar Kurulu’nun 93/4789 sayılı kararı ile kaldırılarak, 12.08.1993 tarihinde 223 sayılı KHK'nin 3. maddesine göre elektrik üretim ve iletim hizmetlerini yapmak üzere Türkiye Elektrik Üretim A.Ş. "TEAŞ'' ve elektrik dağıtım hizmetlerini yapmak üzere Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş. "TEDAŞ'' Genel Müdürlükleri oluşturuldu, tüm elektrik dağıtım müesseseleri TEDAŞ'a devredildi..Yüksek Planlama Kurulunun 25.11.1993 tarih ve 93/T-103 sayılı kararı ile TEDAŞ'A bağlı ortaklık olarak 7 genel müdürlük kuruldu. Bu bağlı ortaklık genel müdürlüklerinden biri de merkezi Sakarya’da olan; Sakarya , Kocaeli , Zonguldak ,Bilecik ve Bolu illerini kapsayan yapı ortaya çıktı.
SEDAŞ, işte böyle doğdu. Ve o günden bu yana vatandaşın da yüzü gülmez oldu. SEDAŞ'ın tarihini yazmayacağım, önce bu kurumun özetlenmiş açılımını yazmaya çalışacağım.
Mesela SEDAŞ demek ; Sözde planlı-plansız elektrik kesintileri yaparak Gebzelileri çileden çıkaran bir kurumdur. Alt ve üst yapısı yetersiz olması sebebiyle zırt pırt giden elektrikler dolabında eti bulunan vatandaşı, tezgahında ürünü duran kasabı, bilgisayarında çalışan yurttaşı yakan bir kurumdur. Hayatını ve geçimini elektrik üzerine kurmuş olan insanoğlu evinde, işinde, binasında SEDAŞ'ın beceriksizliği yüzünden sefilleri yaşamak zorunda mıdır?
SEDAŞ; Abone ile kaçak elektriği, zorunlu tüketim ile elektrik hırsızlığını ayıramayacak kadar bilgi yoksunudur.
SEDAŞ; Aynı adrese farklı hukuk bürolarından icra takibi göndererek vatandaşa psikolojik baskı yapan, korku salan, vatandaşı aşağılayan , açma-kapama-abone bedeli, faiz, ceza gibi işlemlerden vatandaşın kanını emen bir kurumdur.
Evet, SEDAŞ budur....
Gelelim işin farklı gerçeklerine...
Malum , esnafımız son iki yılın çoğu günlerini pandemi nedeniyle zorunlu olarak evinde geçirdi. Aylarca iş yerini, işletmesini, dükkanını açamayan yüz binlerce esnaf, SEDAŞ'ın hışmına uğrayarak Pandemi kadar hayati risk yaşadı, yaşıyor. Dükkanı kapalı olan esnafa binlerce/on binlerce liraya varan elektrik faturaları gönderen SEDAŞ değil midir? Evinde iki ampulü, bir buzdolabı, televizyonu çalışan işsiz güçsüz vatandaşa binlerce liralık fatura yazan SEDAŞ değil midir? Son örneği Taner Çakmak isimli bir yurttaştır. Çakmak , evine gelen 3 bin 75O TL'lik aylık tüketim bedelinin halen şokunu yaşıyor.
Bunun gibi onlarca, yüzlerce, binlerce örnek görebilirsiniz Kocaeli genelinde ve Gebze'de.
Hadi elektrik kesintilerini geçtik... SEDAŞ'ın bir de tüketiciye yönelik hukuki işkencesi var. Hukuk bürolar.... Yasaları , anayasayı tınlamayan hukuk bürolar.
Örneklendireyim ; Eğer bir abonenin borcu varsa ve icraya düşmüşse vay o'nun haline. Hukuk bürolarından insanın psikolojisini bozan hatırlatma mesajları üst üste gelir. O yetmez borçlunun aile fertlerinden tutunda , aynı soy isimde kimin telefon numarasını bulurlarsa onlara da aynı mesajlar gider. Yani asıl borçluyu hem ifşa etmiş olurlar, hem de aile düzenini bozarlar. Oysa borç şahsidir ve kurum bunu ifşa yetkisinde değildir. Yasa buna engeldir. Peki kurumun avukatları takıyor mu yasayı, kanunu? Hayır..! İşte bu yüzden icra -iflas kanunu mutlaka gözden geçirilmeli ve avukatlara icra konusunda verilen imtiyazlar kısıtlanmalıdır. Çünkü olan vatandaşa oluyor.
SEDAŞ'ın hukuk bürolarının bir başka handikapı daha var. Yukarıda değinmeye çalışmıştım; Mesela aynı borçlunun aynı adresine iki değişik hukuk bürosundan işlem gidiyor. Birbirlerinden habersiz, bağımsız çalışıyorlar. SEDAŞ aynı dosyayı iki-üç hukuk bürosuna gönderiyor. Yani vatandaşı kim öperse öpsün, paramız faiziyle gelsin diye.
İnanıyorum ki, bu anlattıklarıma ve yazdıklarıma SEDAŞ çalışanları da imzalarını atarlar. Zira onlarda insan, onlarda SEDAŞ'tan sözde hizmet alıyorlar ve onlarda aynı dertlerden mustaripler.
Şuna da inanıyorum ; Bugün Gebze'de her on vatandaştan dokuzu, her işletmeden 9'u SEDAŞ'tan memnun değildir ve bu kurumun ''kurumsuzluğundan'' dertlidirler.
Bu sorunun çözümü yasadan geçiyor... Enerji Bakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı Enerji Üst Kurulu bir an önce yaraya parmak basmalıdır. Ve daha önemlisi avukatlara verilen icra yetkileri tekrar düzenlenmelidir.