Psikologların meslek gruplarına yönelik araştırmalarında ; genel stres dalının değişmez başrolü genellikle gazetecilik mesleğidir. İnsan kanına bulaştıktan sonra, tedavisi olmayan tek mesleğin yine gazetecilik olduğu bilinir. En keyifli meslek sıralamasında ise birincilik bizim meslektedir. Nankörlükte de, tartışmasız birincidir gazetecilk mesleği.
Yorucudur, zordur, yıpratıcıdır. Düzenli bir hayatı , rutin bir aile yaşantısı olmadığında da, her yüz gazeteciden birinin evliliği ya boşanmayla biter, ya da deveyi hendekten atlatırcasına mücadeleyle geçer.
Yine bizim 41 yıldır gördüğümüz; Geliri en az düzeyde olan meslek grubu da gazeteciliktir. Dolaysıyla gazetecilik doymak için değil, aç kalmamak için sürdürülen meslektir. Çünkü bir kamu görevidir, onurlu insanların yaşam biçimidir.
Kıskananı bol olur. Haini, çekemeyeni, kalleşi, puştu , düşmanı çoktur. Bıyık ile sakal arası bir hayat tarzı bulunur.
Lakin tüm bunlara rağmen, adam gibi bir meslektir. Zira gazetecilik kara sevdadır, aşktır.
Ve günümüzde ; çok zor şartlar altında mesleğini icra etmek , her babayiğidin harcı değildir. Geçmişe nisbeten günümüzde habercilik, teknolojinin sağladığı kolaylıkla gazeteciliği rahatlatıyor görünse de , aslında beyni basan insanların emeğine dayanır. Kopyala yapıştır haberciliği, masabaşı gazetecilik, başkasının başarısını sindirememek gibi duyular da, mesleğimizin içinde bulunduğu çıkmazlardır.
Başarı mutlak alkışlanacaksa, hak edene teslim edilecekse edilmeli, alnı öpülmelidir. İşte o durumda gazeteciliğin keyfi çıkarılmış olur. Bizim mesleğin en ölü mevsimi içinde bulunduğumuz İlkbahar, yaz ayları olur genelde. Sonbahar ise medyanın yeni ataklara geçtiği, değişik projelerle okurlarının karşısında yerini aldığı dönemlerdir.
Ölü ayda gazetecilik yapmak, okuyucu bulmak zordur. Ölü ayda kitlesel organizasyonlara imza atmak cesaret işidir. İnternetin hüküm sürdüğüölü ayda , yüzlerce insanı bir araya getirebilmek başarının kralıdır. Tıpkı İrfan Yormaz'ın sergilediği gibi.
Anibal medya'nın geçtiğimiz hafta düzenlediği ve bu sene onuncusu gerçekleşen '' Gebze'ye değer katanlar'' organizasyonu birileri için belki, bir şey ifade etmeyebilir. Belki yormaz ve ekibini alkışlamaktan imtina edebilirler ki, temeli kıskançlığa dayanır. Belki , orada bir videoyu kırpıp gizlemek isteyebilir ki, bu kalleşliktir. Lakin gerçek olan bir şey var; Öylesine parlak bir organizasyonu on yıldır, her yıl düzenli olarak gerçekleştirmek , gerçekten ayakta alkışlanması gereken bir başarıdır. Dediğim gibi her babayiğidin göstereceği cesaret değildir.
Osman Hamdi Bey Kültür Merkezi'nde o gece yerimizi aldığımızda; oluşan coşkuya, yüksek katılıma, harika işleyişe, mükemmel ev sahipliğine ve ortaya konulan o eşsiz başarıya şahitlik ettiğimizde, İrfan Yormaz ve ekibiyle gurur duydum... Mesleğim adına gurur duydum, emekleri adına gurur duydum, özverileri adına gurur duydum, bir Gebzeli olarak Gebze adına gurur duydum. Velhasıl İrfan Yormaz'dan
bir kez daha gurur duydum....
Tozlu masalarından kalkmayan, Gebze için tek bir proje geliştirmekten yoksun, atıp tutmaktan geri kalmayan, Gebze'ye tek bir katma değer katmayanlardan da nefret ettim.
İrfan'ın Gebze aşkını içinde delikanlı gibi taşıyıp, adam gibi sahaya sürebilen kaç kişi var Gebze'de. Ya da, kaç siyasetçi, kaç sanayici, kaç gazeteci..!
Her şeye rağmen, güç koşullara karşın , bütün benliğini ortaya koyarak ayakta alkışlanması gereken bir başarıya imza atan Yormaz ve ekibini tek tek kutluyorum. Umarım ülkemizdeki bir çok basın kuruluşuna kentleri adına örnek olur. Tebrikler çocuklar.