1 Mayıs’a sayılı saatler kala, ‘’ Taksim’de kutlansın mı, kutlanmasın mı?’’ didişmesi devam ederken hükümet kanadı izin vermeme yönünde kararlılığını sürdürüyor. Sendikalar platformu ise; ‘1 Mayıs’ta her yol Taksim’e çıkar’ diyerek gerginliği, bununla beraber endişeyi artırıyor.
Peki, 1 Mayıs Taksim’de kutlansa ne yazar, kutlanmasa ne olur?
Bu sorunun öncesinde Taksim Meydanı ve 1 Mayıs tarihine bakmak gerekir. Bir kere şu gerçeği görmeliyiz; Taksim’i yasaklayan mevcut iktidar değil, 1977 kanlı olaylar sonrası 1979 yılında Bülent Ecevit’in CHP’sidir. O tarihten beri sadece 2010-11-12 tarihlerinde Taksim yeniden kutlamalara açılmıştır.
Bugün, ısrarla Taksim’de kutlama yapılmak istenmesinin sebebi elbette oranın sadece geniş bir alan olması ve İstanbul’un göbeği değildir. Asıl konu bu zaten. Amaç sadece kutlama yapmak olsa Yenikapı veya alternatif alanlar bu etkinlik için potansiyeli karşılayabilecek niteliktedir.
Ancak amaç, kutlamadan öte anmadır..
37 emekçinin can verdiği, 130 dan fazlasının yaralandığı 77’yi anmak, elbette emek kesiminin haklı ve tartışma götürmeyecek hakkıdır.
Lakin…
Bir de işin lakin kısmı var ki, asıl önemli olan budur.
İktidarın otorite hakimiyeti ve olası provokasyonla gelişebilecek muhtemel olaylar.!
Olabilir mi peki?
Olabilir !
Türkiye son yıllarda, özellikle Gezi olaylarıyla başlayan ve artan bir gerginlik süreci yaşıyor. İktidarın zaman zaman artan baskıcı yönetmimine adeta isyan edesında olan marjinal ve radikal kesim, 1 Mayıs’tan nemalanma arayışına girerse sıkıntı kendiliğinden gelebilir.
İşte iktidarın endişesi bu yönde.
Hem iktidarındaki disiplini kontrol edebilmek , hem de toplumsal barışı sürdürmek.
Geçtiğimiz son üç yılda kutlamaların Taksim’de gerçekleştiğini düşünerek ‘yarın bir şey çıkmaz’ diye de kanaate varabilirsiniz. Fakat toplum huzuru risk üzerine inşaa edilemeyeceği gibi, genel beklentileri izahı zor gerekçelerle kamufle etme yoluna da gidilmemelidir.
Taksim bir semboldur..
Emekçinin, emeğin semboludür..
Can almış, kan dökülmüş bir semboldur.
Anıları olan bir abidedir.
Fakat ülke barışı ve süküneti daha fazla önemlidir. Gerginlik, kutuplaşma, hizip, inat bir şey kazandırmaz. O nedenle aklın yolu iktidar için de, sendikalar için de geçerli olmalıdır. Biz bu satırları yazarken değişen bir gelişme olmamıştı.
Yani hükümet ‘’ izin vermeme’’, kutlama komitesi de ‘Taksim’e çıkma’ kararlılığından taviz verir havasında değildi.
Taksim’de olmak elbette çok önemli..
Ancak, daha önceleri yapıldığı gibi bir heyetin Taksim’de bulunması, kitlenin Yenikapı’da olması en az Taksim’de olmak kadar önemlidir.