Buğday tarlasında önünde kurulan bir masa ve yazı tahtasıyla artan gıda fiyatlarıyla ilgili tespitlerini kamuoyu ile paylaşan Muharrem İnce; “Bu gidişin sonu açlık, kıtlıktır. Yetkililer bir an önce önlem almalı bu gidişi durdurmalıdır” dedi.
Türkiye’de 2001 yılında 9,4 milyon hektar buğday üretildiğini, nüfusun 67 milyon olduğunu 2019’da ise 6,8 milyon hektara buğdayın üretiminin düştüğünü nüfusun ise 90 milyona yaklaştığını belirten İnce, “Vatandaş et süt peynir pahalı dedikçe ithal ederiz dediler. Bir gün para olsa da alamayacağını öngöremediler. Yazın başı pişmeyenin kışın aşı pişmez. Ülkeyi yönetmekten ve yönetmek isteyenler koltuklarından kalkıp tarlaya meraya gelmeleri lazım. Köylünün ürettiğini yiyip yüksek duvarlarla köylüyü uzaklaştıranlar Afgan çoban Suriyeli tarım çalışanıyla bu işler çözülmez. Tarımdaki kayıpları telafi etmek çok zordur. İş işten geçmiş değildir. Durumumu kötüdür ama bunu kısa süre içerisinde çözmezsek sonumuz kıtlık, açlıktır” diye konuştu.
Çiftçiye alım garantisi verilmesi gerektiğini, bunun da dolar ve euro üzerinden olması gerektiğini belirten Muharrem İnce, “Sanki tarım cahillerin işi, kenarda bir iş gibi görüyorlar. Bilgisayar iyi kullanman için karnının tok olması lazım. Önce ekmek ekmek. Paramız var alırız işe yaramaz. Bu kafayla giderlerse ekmek 10 lira olur. Dolar on lira olur dediğimde benimle dalga geçiyorlardı 20 lira oldu” dedi.
Genel Başkan İnce, "Geçmişin buğday üreticileri bugün halk ekmek kuyruklarında ucuz bayat ekmek peşindeler. Bu verimi artırmadığın sürece aç kalırsın. 'Stokçular' diye bağırarak, soğancıları basarak bu sorun çözülemez. Buradan başlayacaksın. Geçen yıl Toprak Mahsuller Ofisi, çiftçiden 2,25'e buğday aldı. Türk çiftçisinden üretmesinler, ekmesinler, diye ucuza alıyorlar. En son buğday ihalesi yaptılar, Ukraynalıdan 6,42'ye aldılar. Türk çiftçisinden 5 liraya alsaydın da Rusya'nın, Ukrayna'nın buğdayına muhtaç kalmasaydık" diye belirtti.
İnce, "Ama ne iktidar ne muhalefet akıllandı. Sorunu görmüyorlar. Seçilmişlerle atanmışların masalarında çiftçi, üretici yok. Koyunu görüp yün sananlar, danayı görüp et sananlar, arıyı görüp bal sananlar, ne yazık ki yönetimi memlekette doğru düzgün yapamıyorlar. Ülkeyi yönetenler ve yönetmek isteyenlerin koltuklarından kalkıp seraya, tarlaya gelmeleri lazım. Salıdan salıya hazine destekli partileriyle kavga ederek değil. Afgan çoban, Suriyeli Tarım işçileriyle bu iş çözülmez. Milletimizin bu sorununa derhal el atmalıyız. Yoksa tarımdaki kayıpları telafi etmek çok zordur, zaman alır. Eğer bunları kısa süre içerisinde çözmezsek iş işten geçmiş değildir, durumumuz kötüdür ama çözümü vardır. Bunu kısa süre içerisinde çözmezsek bunun sonu açlıktır. Bunun sonu kıtlıktır. Memleket Partisi olarak milletimize sözümüzdür; tarımı, Tarım Bakanlığı'ndan yöneteceğiz. İthalat lobilerine teslim olmayacağız" diye konuştu.
‘KANAL İSTANBUL’DAN VAZGEÇECEKSİN’
Çiftçiye alım garantisi verilmesi, üretim planlamasının beş yıllık yapılması gerektiğini belirten İnce, partisinin önerilerine dair şunları kaydetti:
“İthalattan vazgeçeceksin. Ukraynalı Alexander’a vereceğine Polatlılı Ali Amca’ya vereceksin. Afrika’da arazi kiralamaktan vazgeçeceksin. Tarımda çalışan kadının Sigorta pirimini ödeyeceksin. Köyü cazip hale getireceksiniz. Çiftçi borçlarına Nas’ı uygulayacaksın. Hazine arazilerini ekenlerden kira istemeyeceksin. Ne kirası, kafayı kırmış bunlar. Aç hazine arazilerini kira mira yok. 10 yıl üst üste ekene ver. Kanal İstanbul’dan vazgeçeceksin, bitmeyen barajları yapacaksın. Arazi bütünleştirmesine gideceksin. Tarımı Tarım Bakanlığı yönetmelidir. Şu anda ithalat lobileri yönetiyor. Tarımı Tarım Bakanlığı’ndan yöneteceğiz. Teslim olmayacağız.”
KILIÇDAROĞLU, SARAYA GİTSİN, BÜROKRATLARI SIKIŞTIRMAKLA SONUÇ ALINMAZ
Memleket Partisi’nin hazineden beslenen bir parti olmadığını, çözüm ürettiklerini belirten İnce, “Önümüzdeki yıllarda dört temel sorun olacak. Su, gıda, enerji ve ilaç. Her biri için sorunları tespit edip çözüm önerilerini sunuyoruz” dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü:
“Sorun markette değildir. Sorun rafta değildir. Sorun ahırdadır, tarladadır, meradadır. Memleket Partisi olarak çözüm önerilerimizi anlatmaya devam ediyoruz. Burada problem TÜİK’e gidip ‘Beni içeriye sokmadılar’, Milli Eğitim Bakanlığı’na, Et ve Süt Kurumu’na gidip ‘Beni içeriye almadılar diye bağırmak değildir. Zaten bir tek adam var ortada. Hem Erdoğan’a tek adam deyip hem bürokratları muhatap almak çelişki içerir. Saraya gidilmelidir. Eğer saraya gidilecekse ben de gelirim söz. Hadi beraber gidelim.”