Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Histoloji ve Embriyoloji Prof. Dr. Kubilay Vicdan konu hakkında bilgiler verdi.
Endometriozis rahim içindeki doku olan endometriumun bilinmeyen nedenlerle rahim dışında yerleşmesiyle ortaya çıkan kronik jinekolojik bir hastalıktır. Östrojen hormonuna bağımlı olan bu hastlalık en çok üreme çağındaki kadınlarda görülür. Daha çok üreme çağında görülmekle birlikte adet öncesi kız çocuklarında ve menapoz sonrası kadınlarda da rastlanabilir. Her adet döneminde normal adet kanamasının yanı sıra bu rahim dışında yerleşen odaklardan mikroskobik düzeyde kanamalar olur ve endometriozise bağlı şikayetlerin oluşmasına yol açar. Yarattığı en önemli sorunlar infertilite (kısırlık) ve ağrıdır. Şiddetli pelvik ağrı, adet sırasında ve ilişki sırasında ağrı yaşam kalitesini anlamlı olarak bozar. Ayrıca bağırsakları ve idrar yollarını etkileyerek bu sistemlerle ilgili şikayetlere neden olur. Yorgunluk, halsizlik, anksiyete, depresyon gibi bulgular sıklıkla eşlik eder. İlerleyici ve nüks etme olasılığı yüksek olan sistemik bir hastalıktır.
Endometriozis tanısı her zaman çok kolay değildir. Adet sancısı, ilişki sırasında ağrı, mesane ve bağırsakla ilgili yakınmalar, jinekolojik muayene, ultrasonografi ya da MR gibi tanı yöntemleri endometriozisi düşündürsede kesin tanı konulmasını sağlamaz. Geçmişte tanı koymak ve gerektiğinde tedavi amacıyla mutlaka laparoskopi yapılması önerilirken günümüzde endometriozis konusunda yayınlanan bir çok rehberde laparoskopinin artık tanı amacıyla ilk seçenek olmadığı ve ancak tıbbi tedaviye yanıt vermeyen ve görüntüleme yöntemlerinde endometriozisin saptanamadığı hastalarda yapılması gerektiği bildirilmektedir.
Endometriozis tedavisi hemen tamamen şikayetlere yönelik olup zor bir tedavi süreci gerektirir. Tanıya yönelik kesin testlerin olmaması, spesifik bir tedavi yöntemininin bulunmaması, tedavi başarısızlığı oranlarının yüksek olması ve cerrahi sonrası bile sık nüks etmesi tedaviyi zorlaştıran faktörlerdir.
Hastanın temel şikâyeti ağrı ise tıbbi tedavi cerrahi tedaviye tercih edilmeli ve ilk basamakta doğum kontrol hapları ve progesteronlar gibi ilaçlar kullanılmalıdır. Tıbbi tedavinin amacı her ay görülen adet kanamalarını azaltmak ya da tamamen önlemek ve böylece yeni lezyonların oluşma olasılığını azaltmaktır. Tekrarlayan cerrahiden mümkün olduğunca kaçınılması gerekir. Tersine eğer hastanın temel şikâyeti infertilite yani çocuk sahibi olamamak ise bu durumda tıbbi tedavinin hiç yeri yoktur ve laparoskopik cerrahi ile yumurta gelişiminin uyarılması, aşılama ya da tüp bebek gibi tedavi seçenekleri arasında bir seçim yapmak gerekir. Eskiden infertilite şikâyeti olan ve endometriozis şüphesi taşıyan neredeyse tüm kadınlara tanı ve gerekirse tedavi amaçlı laparoskopi yapılırken günümüzde bu bakış açısıda değişmiş durumdadır. Laparoskopik cerrahi ile diğer tedavi seçenekleri arasında karar verirken kadının yaşı, yumurtalık rezervi, erkeğin sperm sayısı, ağrı ve diğer şikayetlerin eşlik edip etmediği gibi faktörler göz önüne alınmaktadır.
Sonuç olarak endometriozisin yol açtığı temel şikayetler olan ağrı ve infertilitenin varlığında laparoskopik cerrahi eskiden ilk sırada ve daha çok kullanılırken günümüzde bazı özel durumlar dışında endometriozis tedavisinde daha az cerrahi, daha çok tıbbi tedavi önerilmektedir.