Batı toplumlarında ayın 13. gününün Cuma’ya denk gelmesi uğursuzluk kabul edilir. Peki, neden?
Ayın 13. gününün cumaya denk gelmesi korkusuna “paraskevidekatriaphobia” denir. Bu kelime Yunanca Cuma anlamına gelen Paraskeví ,13 anlamına gelen dekatreís kelimelerinin fobi anlamına gelen phobía kelimesine eklenmesiyle ortaya çıkıyor.
Toplumbilimcilere gör 19. yüzyıldan önce “13. Cuma”nın uğursuz olduğuna dair hiçbir yazılı açıklama yok. Bu nedenle bu batıl inancın kökeni hakkında birkaç farklı teori mevcut.
13’ün uğursuzluğu
Sayı biliminde 12 bütünlüğü temsil eder. Yılın 12 ayı, saatin 12 saati, Hz. İsa’nın 12 Havarisi, İsrail’in 12 kabilesi vb. hep bu inanıştan kaynaklanmaktadır. Bu inanışa göre 13 sayısı düzensiz ve uğursuzdur. 13 sayısı bütünlüğü bozmaktadır.
Çoğu kimse 13’ün uğursuzluğunun İncil’den geldiğine inanır. Hz. İsa’ya ihanet eden Yehuda son akşam yemeğinde oturan ve bütünlüğü bozan 13. kişidir.
Günümüzde özellikle batı toplumlarında büyük yemek masalarında 13. sandalyeye bir ayıcık oturtulur ve uğursuzluğun önlendiği düşünülür.
Bazı binalarda 13. numara, 13. kat bulunmaz. Bazı uçaklara 13. sıra eklenmez.
Cuma gününün uğursuzluğu
Cuma gününün 14. yüzyıldaki Canterbury Hikayeleri’nden beri şanssız olduğuna dair bir batıl inanç mevcuttur. Geoffrey Chaucer’ın ünlü eserinde “ Cuma günü kendimi çok şanssız hissettim” dediği bilinmektedir.
İngiltere’de Cuma günü genellikle Cellatlar Günü’dür. Eskiden ölüm cezasına çarptırılan insanlar genellikle Cuma günü asılırdı.
Cuma günü ayrıca İsa’nın çarmıha gerildiği ve Adem ile Havva’nın yasak meyveyi yediği gün olduğu için uğursuz sayılır.
İlk yazılı belge 1869 yılından
Cumanın ayın 13. gününe denk gelmesini uğursuzluk sayan ilk bilgiler 1869 yılında yazılan Gioachino Rossini’nin biyografinde görülüyor. Rossini’nin 13. Cuma’nın uğursuzluğuna inanması ve yine bir 13. Cuma günü ölmüş olması gariplikle anlatılıyor.
Batı toplumlarında ve özellikle Fransa’da 13. Cuma’nın uğursuzluğunun bir diğer hikayesi de Tapınak Şövalyeleri’ne aittir. Konu ile ilgili bir kitaba göre “Tapınak Şövalyeleri 1118’de Kudüs’te manastırın ordusu olarak kuruldu. Haçlı Seferleri sırasında Hıristiyan hacıları koruyacaklardı. Sonraki iki yüzyıl boyunca Tapınak Şövalyeleri aşırı derecede güçlü ve zengin oldu. Bu güç karşısında kendini tehdit altında hisseden ve servetlerini ele geçirmek isteyen Kral Philip, Fransa’da 13 Ekim 1307 Cuma günü şövalyelerin topluca tutuklanmasını istedi.” Şövalyeler daha sonra yakılmıştı.