Dünyada ve Türkiye’de en sık görülen kanser türü olan akciğer kanseri aynı zamanda da en çok ölüme neden olan kanser türü.
Akciğer kanserinin bütün kanserler içinde yüzde 21 civarında olduğunu belirten Anadolu Sağlık Merkezi Göğüs Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Altan Kır, “Tütün kullanımının yanı sıra pasif içicilik, toprakta bulunan bazı maddeler ve hava kirliliği gibi çevresel faktörler akciğer kanseri sebebi. Akciğer kanseri genelde belirti vermiyor, genelde bir tarama sırasında ya da kontrol sırasında yakalanıyor. Ancak pandemi nedeniyle COVID-19’dan şüphelendiğimiz pek çok kişiye tomografi çekildi ve bu sayede pek çok akciğer tümörü erken evrelerde yakalanmış oldu” dedi. Prof. Dr. Altan Kır, Kasım Akciğer Kanseri Farkındalık Ayı vesilesyile önemli bilgiler verdi...
Erkeklerde en sık görülen kanser türü akciğer kanseriyken, kadınlarda akciğer kanseri 5. sırada yer alıyor. Akciğer kanserinin ölüme de en çok yol açan kanser türü olduğunu yani 5 kanserli hastadan 1’inin akciğer kanseri nedeniyle hayatını kaybettiğinin altını çizen Anadolu Sağlık Merkezi Göğüs Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Altan Kır, “Akciğer kanserinin en önemli nedeni tütün ve tütün ürünlerinin kullanımı. Ancak akciğer kanseri sadece tütün ve tütün ürünlerini kullananlarda değil, yüzde 10 civarında hiç tütün ve tütün ürünü kullanmamış kişilerde de görülebiliyor. Çevresel faktörler de önemli; özellikle pasif içicilik, toprakta bulunan bazı maddeler ve hava kirliliği gibi faktörler akciğer kanserine neden olabiliyor. Genetik faktörler de önemli; ailesinde ve birinci derece yakınlarında akciğer kanseri olanlarda risk artıyor” açıklamasında bulundu.
Akciğer kanseri genelde belirti vermiyor
Akciğer kanserinin genelde belirti vermediğinin altını çizen Göğüs Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Altan Kır, “Bu tümörler genelde bir tarama sırasında ya da kontrol sırasında yakalanıyor. Ancak günümüzde pandemi nedeniyle COVID-19’dan şüphelendiğimiz pek çok kişiye tomografi çekildi ve bu sayede pek çok akciğer tümörü erken evrelerde yakalandı. Tümör, hava yolları içinde veya yakınsa dirençli öksürük, kan tükürme, nefes darlığı gibi solunumsal şikayetler görülebiliyor. Ayrıca ses kısıklığı, göğüs ağrısı gibi komşu yapı veya dokuların tutulumuna bağlı şikayetler de görülebilir. Bunun yanında zayıflama, iştahsızlık, halsizlik gibi genel kanser semptomları ile de hastalar karşımıza çıkabiliyor” şeklinde konuştu.
Akciğer kanseri tanısı için görüntüleme yöntemleri uygulanıyor
Akciğer tanısı için şüphelenilen hastalara görüntüleme yöntemleri uygulandığını vurgulayan Prof. Dr. Altan Kır, “Klasik görüntüleme yöntemleri dışında tomografi ve hastalığın metabolik aktivitesini gösteren bazı özel görüntüleme yöntemleri uyguluyoruz. Bunların sonucuna bağlı olarak tümörün lokalizasyonuna göre ya endoskopik olarak, yani nefes borusuna bronkoskopi dediğimiz aletle girerek hava yolundan biyopsi yapıyoruz ya da dışarıdan tomografi yardımıyla, iğneyle biyopsi yaparak tanı koyuyoruz. Kanserin hücre tipini belirliyoruz. Akciğer kanserinin genel olarak iki ana hücre tipi var. Birisi küçük hücreli akciğer kanseri, diğeri de küçük hücreli dışı akciğer kanseri. Küçük hücreli dediğimiz akciğer kanseri, tüm akciğer kanserlerinin yaklaşık yüzde 20’sini oluşturuyor” dedi.
Akciğer kanserlerinin yüzde 20’sine cerrahi tedavi uygulanabiliyor
Küçük hücreli akciğer kanserinde çok kısa bir sürede lenf bezlerinde ve uzak organlarda metastaz görülebildiği için genellikle bunların tedavisinde cerrahi tedavinin önerilmediğini hatırlatan Prof. Dr. Altan Kır, “Ancak tümör çok küçük boyutta ve erken yakalandığı zaman cerrahi tedavinin yeri var. Akciğer kanserlerinin yaklaşık yüzde 20’sinde cerrahi tedavi yapabiliyoruz. Bu ‘solid organ tümörleri’ dediğimiz akciğer tümörü gibi tümörlerde 3 tane temel tedavi yöntemi var. Cerrahi tedaviler, kemoterapiler ve radyoterapiler. Cerrahi tedavi erken evrelerde en önemli tedavi yöntemidir” açıklamasında bulundu.
Robotik cerrahi hastaya daha az travma yaşatan bir yöntem
Cerrahi tedavide amacın hastalığı lokal olarak kontrol altına almak ve hastalığın patolojik evresini tam olarak belirlemek olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Altan Kır, “Cerrahi işlemde yaptığımız akciğerin ya lobunu veya segmentlerini veya bir akciğerin tamamını lenf bezleriyle birlikte çıkartmaktır. Bazen de akciğer ve lenf bezleriyle birlikte tutulmuş doku veya yapıları da çıkartmaktayız. Açık ve kapalı olarak iki farklı cerrahi yöntem mevcut. Açık cerrahi yöntemde yaklaşık 10-15 cm’lik bir kesiden, kaburgaların arasından girerek ameliyatı gerçekleştiriyoruz. Bu tarz ameliyatlarda hastaların ameliyat sonrası hem ağrıları daha fazla olmakta hem de iyileşme süresi uzun oluyor. Kapalı ameliyatlar arasında bir de robotik cerrahi var. Robotik cerrahi diğer yandan hastaya cerrahi olarak az travma yaşatan bir yöntem olduğu için hastanın ameliyat sonrası konforu çok daha iyi oluyor” dedi.